şiddetini kaybetmiş rüzgar,
kesilmiş soluğu fırtınanın,
veya çok yaşlanmış bir ağaç..
zaman,mekan hep aynı..
hatıralar,siluetler aynı..
kokular aynı,
korkular da..
öylece geçiyor saatler
içini kemiren ama öldürmeyen,
yıllarca acı çektiren bir veba gibi Aşk..
aşk gibiyim..
ağır,hasta ve dokunaklı..
Gözlerin feri kaçmış,
uykusuzluk müdavimin
ve bir ruh,
odanda
çırpınıp duran bir perde
gece kadar karanlık yalnızlık
boş bir şarap bardağı ve biraz tatlı
birkaç yudum su, ılık ve sakin
çaresizliğin haykırıyor
-dört duvar arasında_
öyle ki;
ne yapmak istesen yapamıyorsun
........
insanız,susuyoruz
konuşmak yoruyor
cansız birer kukla oluyoruz bazen
başkasına muhtaç ruhumuz
insanız..
geçiyor zaman
büyüyoruz..
yalanlar söylüyor dilimiz
burnumuz uzuyor..
toprak kokuyor halbuki bir yanımız
zaman geçiyor
yalnızca yeri değişiyor
hayattaki rollerin
her film mutlu sonla bitmiyor
Çoğal(a)mıyoruz
-kimse çok değilken-
herkes az olabiliyor hayatta
kayboluyoruz ara sıra
yitirdiklerimiz gibi
......
insan kalbi ne kadar dayanır ki buna?!
azalan ayak sesleri
çoğalan kalp sızısı
düşünce krizleri..
aldığın nefes gibiyken
ya yalnızsa artık o kalp
yarım nefesle yaşanır mı?!
...
Ve..
Geçti zaman
yoruldu beden
gözyaşları kurudu
ve daha da kuruyacak
ruh yalnızlığa soyunacak
beden alışacak acının raddesine
üşüyecek elbet hayaller
umut yitirilmedikçe
hep bir nedeni olacak hayatın..
Bu böyle..
Artık ikimizde az şeyiz
çoğalamıyoruz aşka
yitirilen zamanın sonunda
mücadeleden yorulan
Ben,
Sen gibiyim artık
sonunda..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder