23 Şubat 2012 Perşembe

karalamaca...

Günün Sözü :

"Yapamaz"lara kulak asarsanız hiçbir zaman yapamazsınız!..

Günün Hikayesi : Adolph ve Rudolph Dassler Kardeşler



İkinci Dünya Savaşı'nın hemen öncesinde Almanya'da bir kasabada
 iki kardeş ayakkabı yapıp satmak üzere bir atölye açarlar;
 Adolph ve Rudolph Dassler.


Savaş sonrası Adolph, Rudolph'a artık birlikte çalışmak istemediğini,
 kendine ayrı imalathane açacağını söyler.
Rudolph şaşkındır.
Ufacık kasabada iki kardeş ayrı imalathanelerde rekabet edeceklerdir.
Kardeşine bunun mantıklı olmayacağını,

bu ufak kasabada zaten insanların sayılı ayakkabı satın aldıklarını,

ikisinin birden iflas edeceğini söylese de Adolph bu uyarıyı dikkate almaz

ve kendine yeni bir ayakkabı imalathanesi açar.

 Gerçekten de aralarında kıyasıya bir rekabet başlar.
 Rekabetleri doğdukları kasaba sınırlarını dahi aşar.
İki kardeş ayrıldıktan sonra birbirlerine küsmüşlerdir

ve Adolph 1978 yılında öldüğünde tam 29 yıldır dargınlardır.



Bugün iki firmanın genel merkezi de bu ufak kasaba Herzogenaurach'tadır.
Adolph Dassler'in ayakkabı şirketinin adi ADİDAS,

Rudolph'un ki ise PUMA'dir.

21 Şubat 2012 Salı

karalamaca...

Bugün bir şey daha anladım :

Yüreğinizle yaptığınız herşey size mutlaka birgün geri dönecektir!..

20 Şubat 2012 Pazartesi

karalamaca...

Bugün bu yazı kendime..

kimseye değil..

bana...


kendine dair birşeyler bulan da bulur..

uzun zamandır arena da savaşan ben

tüy kadar hafifim...

hani o bilmem kaç metreden atılınca bir tüy mü bir demir mi..

o kadar hafifim..


özlediğim..istediğim..yapamadığım çok şey var daha..

Dün birşeyin farkına vardım..

Uzunca bir süredir üzgün olduğumun

hem üzüldüğümün hem üzdüğümün..


'beni bu kadar üzen şey doğru olamaz' dedim kendime

ve Bugün.


Çok güçlüyüm..

kendimi suçlamayı bitiriyorum bugün..20.02.2012 saat 12:08

2012 'benim yılım olacak'

eskide kalmış hala eski olan hiçbirşeyle alakam olmayacak artık

....

herkes herşeyi bir şekilde bir yerden öğrenip tecrübe sahibi olabilir,öğrenir

ama sadece bunun acısını çekmişse bedelini ödemişse emek harcamışsa

tam anlamıyla doruk noktasıdır!..

Hayatımda çalkantılı dönemi geride bıraktım..ama hüzünlü..sevinçli...acı

hayatın her yüzünü gördüğüme inanıyorum..

Herşeye rağmen anladığım ve inandığım bir şey;

sizi ayakta tutan ne olursa olsun vasfınız..işiniz..ona sarılın..



Aşk'  a gelince

o koca bir yalan!..

Anladım ki, Çok seversen yüceltirsen değer verirsen

ya kendini kaybediyorsun, ya onu kaybediyorsun, ya da ikisini birden..

Kimseye gereğinden fazla değer vermemek, özverinin dozunu kaçırmamak gerek,

karşı tarafa bu 'ona köle gibi bağlı olduğunuza yada cepte olduğunuza ' dair yansıyor..

Sizi hiçe sayıp ihanet edip hallaç pamuğu gibi sallıyor..



O yüzden değer nedir aşk nedir bilmeyenlerin peşinde boşuna koşmak yerine,

herkes kendisini sevene evet dese; bitecek bu film.


İşime yoğunlaşmış durumda koşturuyorum bu ara..

1 yılı aşkın bir süredir sorunlarla uğraşan ben,

mücadeleden yılmayıp sonunda kendi adıma organizasyon firmamı açtım..



Hayattan iştir aşktır dostluktur bilimum değerler konusunda

belgemi aldım..

Ondan bu kıl tüy..





Ben artık devam ediyorum

Saygılar bana!..

:))


karalamaca...


Günün sözü:

Herkes sevdiğinin peşinde boşuna koşmak yerine,

kendisini sevene evet dese; bitecek bu film.



15 Şubat 2012 Çarşamba

The Help - Duyguların Rengi-


















Alkışı hakeden bir film..

New York Times  En çok satanlar listesinde 1 numara olan

ve hakkında çok konuşulan bir kitaptan

The Help' ten uyarlanan fim;

Son zamanlarda izlediğim güzel filmlerden biri..

sıcak..duygulu ve anlamlı..

Dokunaklı ama esprili bir film...

Oyunculuk süper..kostümler..müzikler..

Çok başarılı oyuncular vardı bana göre..

Ve hikayesi..

verdiği mesaj itibariyle vicdan sahibi herkesin

yüreğindeki o ince teli titrettiği için anlamlı..

Bu zamana kadar ırkçılığa dair çok film yapıldı

ama beni bu kadar etkileyeni olmamıştı..

Film o kadar güzel kurgulanmış ki hiç sıkılmadan izliyorsunuz..

Bir beyazla Bir siyahın aynı yolda yürümesinin tuhaf karşılandığı dönemi anlatan film

yaşananları çarpıcı ama duygu yüklü yansıtmış..

Bir dramı ya da tarihte bir dönemi anlatırken illa dilinizin dramatik olması gerekmiyor..

Komedi unsurlarıyla da dram filmi yapabilirsiniz..

Bunun en güzel örneği Muharrem Gülmez ve Sırrı Süreyya Önder'in Beynelmilel (2006) filmidir.

The Help -Duyguların Rengi- de aynen öle..

kötü beyaza dışkı yedirerek ırkçılığın hesabı soruluvermiş.

Buna uyanmamak mümkün mü diye düşündüm.

Bok kokulu pasta yiyorsunuz ve nefis olmuş diyorsunuz.

Dehşetle yanıtım evet oldu,o pastayı yiyen ve yiyebilecek olan bir sürü insan var olduğuna

inanıyorum malesef..

Filmden replikler aklımda kalan:

-Beyazlara kahve ikram ettiğinde önlerine tepsi koy,elinle uzatma,Çünkü ellememen gerek'' 

- Seni önlüğün olmadan görmemiştim daha önce. Çok güzel görünüyorsun.
+ Teşekkür ederim. Benim de evime beyaz biri gelmemişti daha önce.

-Kendi çocuğuna başka biri bakarken beyaz bir çocuğu yetiştirmek nasıl bir his?

Çok etkiliydi bence..

sıkılmadan izliyor ve ırkçılık denilen şeyin karşısında duyguların galip geldiğine tanık oluyorsunuz...

kadın eksenli ve harika bir film...

Kısacası film, insana insan olduğunu hatırlatıyor...

Tavsiye ederim


İyi seyirler!....





karalamaca....

Günün sözü..

Yanında olduğum zaman değerimi bilmezsen; değerimi bildiğin gün beni yanında bulamazsın.

Günün şarkısı..''Badem & Özlem Tekin'' den..


















Keyifli dinlemeler!...

3 Şubat 2012 Cuma

'' Kendine İyi bak !..''

Kendine İyi Bak!..

Bu aralar deyimlere sardım sanırım biraz..

Bir veda söylemi genel olarak..

Gidenin arkasından kalanın söylediği veya

gidenin kalana söylediği iyi niyet cümlesi..

acılı,umarsız ve biraz da hüzünlü ayrılık cümlesi..

''Ben şu an gidiyorum,artık olmayacağım,kaldığın yerde mutlu ol!''

aslında duyanın iplemediği,söyleyeninde inanmadığı

sadece veda sırasında oluşan 'son söz' kıvamında bir cümle işte..

Artık umarsız bir iyi niyet içerir kendince..

ama o iyi niyet ve vedadan öte çok şey barındırır..

Çok sevmiştir..yürekten sevmiştir..delice..

Olmamıştır,geçerli bir nedeni vardır elbet

bitmiştir ama söyleyemedikleri için..

ve anlatamadıkları hep daha fazladır aslında..

''Bitti,ben artık yokum, sen de düşünme hiçbirşeyi,iyi ol

mutlu ol işte'' dir;

''Seni istemiyorum,kırıldım,asla affetmeyeceğim,

bir daha da düşünmeyeceğim,

sen de düşünme, iyi ol işte '' dir..

İnsanın kendine bakması fiziksel bakma kavramı değildir orda

çünkü..insan kendine bakar..

Sözün kısası aslında:

'' Kendine iyi bak!..Artık yemeğini yer misin,montunu giymez üşütür müsün

Allah belanı mı verir bilmem..'' demektir..









2 Şubat 2012 Perşembe

İhanet!..

Cem yılmazın stand -up gösterisinden etkilenerek

'ihanet ve aldatmayla ' ilgili bir tema oluştu aklımda

yakında yazımı tamamlayacağım..

Cem yılmaz' ın erkeklerin kıvıramadığı, yalan söyleyemediğini anlatan

stand-up gösterisindeki gibi aptallaşmayın..

Dürüst olun!..

'çalışma masasında iç çamaşırıyla yakalasan şapşal erkek 'hangi don' der  diyor ya,

bu sahneyi defalarca yaşamış ben, yalan söylemeyi beceremeyip yakalanan ve pişkince

kendini savunan erkeklere tavsiyem: gülünç olmayın ve

aptal yerine koymayın insanları..

"Kadinlar polis dedektif gibidir;

Ellerinde bütün deliller vardir ama yinede itiraf etmenizi isterler :)))"

karalamaca...

Cehennemi ademoğulları yaratır ve sen bu cehennemin bir köşesindesin..

Unutma aşka ait yare söylenen yalanlar aslında cehenneme aittir!..