27 Ocak 2013 Pazar

günün özeti..



 Uyku + Yemek + Film + Kitap + Müzik = MUTLULUK

:)

5 Ocak 2013 Cumartesi

I am 30 :))



Selam Herkese :) 

Bloğumu özlemişimm:)

Yoğun tempodan vakit bulup yazamıyorum pek ama

biriken notlar karalamaya devam :)

Eveett..Yeni yıl ile birlikte

doğum günümü kutladık :)

30 oldum :)) -kimse inanmasa da:) -

Üçlü rakamlara adım atmanın o endişesi

henüz sarmasa da- sanırım hiç sarmayacak-

tam da tersi kendimi çok mutlu, daha güçlü,

daha sağlam hissediyorum!..

Erkeklerin dünyaya gözünü yeni yeni açmaya başladığı

bir dönemde biz kadınlar tam tersi en verimli dönemdeyiz

30 yaş sendromu dedikleri bu mudur bilmiyorum ama

şaşkınlık, endişe vs gibi duygulardan ziyade

tam da keyifli zamanlardayım hissi var üzerimde:)

Metabolizmam hızlı..

Hala 50 kiloyum :)

yaşlandım, kilo nasıl vercem derdim yok, şükür

Kendi kendime iç geçiriyorum :p

-sanırım başarıyla atlatıyorum bu durumu :)-

Koşturmaca halde geçse de günler

Güzel şeyler oluyor..

Yıllardır çabaladığım işim

istediğim seviyede gidiyor..

işim sayesinde değişik insanlar tanıyıp

değişik yerler görme fırsatım oluyor..

Sevdiklerime vakit ayırabiliyorum..

Benim için o yüzden galiba artık

huzura erdiğim yılların başlangıcı 30 yaş :)

'Tanrım, 30 oluyorum ' stresi o yüzden yok

-bunda 23-25 gösteriyorsun diyip

yaşıma inanmayanların etkisi büyük tabi:))-

-nedense bir tek çocuk yapma isteği daha da tavan yaptı,

bir onu anlayamadım gitti ama :)-

20 li yaşlardan itibaren saran stresin bittiği,

'elalem ne der' baskılarının kapandığı,

çevrenin de 'artık 30 oldu' vazgeçmelerinin başladığı,

ve senin sonunda rahata erdiğin, huzurlu olduğun,

işin,gücün,hayatın adına

aslında tam da sağlıklı düşünmeye

başladığın yaş bence oyüzden..

Huzur, çok önemli gerçekten..

Hayatında huzur olmadıkça

hiçbirşeyin anlamı olmadığını,

saglıklı düşünmene bile engel olduğunu

anlıyorsun zamanla çünkü..

Hayat bir şekilde 30'dan sonra başlıyor senin için..

Kendini daha iyi tanımaya bu yaşlarda başlıyorsun..

Kişiliğin oturuyor gibi dicem ama öyle de değil...

Arzularını, beklentilerini,

neyi yapıp yapmak istemediğini bilmeye başlıyorsun..

Yirmili yaşlardaki hayallerinden aslında hoşlanmadığını..

Nasıl adamlardan hoşlandığını,nasıl bir ilişki istediğini..

Ne giymekten hoşlandığını..

Saçının hangi boyda olması gerektiğini...rengini belki de..

Anlıyorsun..

Hepsinden önemlisi seni sen yapan şeyleri fark ediyor,

kendini başkalarının gözüyle görebilmeye başlıyorsun..

Kadınlığını keşfediyorsun..

Arızalarının farkına varıyorsun..

Huylumusun, huysuz mu?

Arzuların..isteklerin..hedeflerin neler..

Bir şekilde kendi içine dönüyor kendini tanıyor

ve kendin için yaşamaya başlıyorsun..

Kendin için yapmak...

Bu çok önemli çünkü

her gün biraz daha büyümek değil anlatılan

Olgunluğu seçiyorsun..

Tüm çılgınlıklara uzak bir gençlik geçirmiş,

herşeyi eğreti uzak bulan sen,

oturtuyorsun artık herşeyi kafanda..

Hayatını anlamlandırıyorsun ilk defa..

Başka biri oluyorsun sanki..

Bu zamana kadar öğretilenler ve senin tecrübe

ettiklerin..gördüklerin..tercihlerin..hayal kırıklıkların..

hayallerin..aşkların..mutlulukların..üzüntülerin..

hepsi film seridi gibi geçiyor gözünün önünden..

iç sesler istanbul trafiği gibi uğulduyor..

annen,baban,kardeslerin,cocukluk arkadasların,dostun,

öğretmenlerin..sana öğretilenler..

ve kendi iç sesin..kendi kalbinin sesi..

-ki asıl önemli olan bu-

herşeyi anlamlandırıyorsun..

Daha dingin oluyorsun..daha sakin..

herşeyin bir sonu olduğunu farkedip,

ölümlü olma bilinci taşıyorsun..

didişmek yerine susmayı tercih ediyorsun..

öfkeni bastırıp sessizliği dinliyorsun..

Anneni babanı daha çok seviyorsun..

Hayatta kimsenin seni onlar kadar sevemeyeceğini anlıyorsun!.

Herkesi anlayıp, herkesi kabul ediyorsun zamanla..

Uçurum kenarından gezinmiyorsun artık

Temkinli ve sagduyulu oluyorsun..

O kadar çok yaralandığın,

o kadar çok üzülüp acı çektiğin hikayen birikiyor ki,

bir daha canın yanmayacak,

hataya yer olmayacak sekilde kodlanıyorsun..

Aşık oluyorsun ama aşkından delirmiyorsun,

kafa göz dağıtmıyor,kendini paralamıyorsun artık..

Aşkın acısını, yüreğini dinlemenin zararlarını

dibine kadar yaşadığından çözüyorsun arap saçını..

Çok ağlamış,çok asktan dövündüğünden

Herkese hakettiği kadar deger vermeyi,

hayatta kendini 1. sıraya koymayı,

zamanla birlikte akmanın kıymetini anlıyorsun..

kavgaların boş olduğunu,

gerçek sevginin hiçbirşeyle kıyaslanamayacagını,

baskıyla, kavgayla, küsmeyle

kimseye hiçbirşey yaptıramayacagını,

yaptırabilsen bile zoraki olduğunu,

mutlaka birşekilde patlayacagını,

gerçek sevgide zaten bunlara gerek kalmayacagını

farkediyorsun..

adamın tuttuğu futbol takımıyla sana olan sevgisinin

bir alakası olmadıgını,onunla maç seyretmenın

onunla zaman geçirmek anlamına gelmediğini,

asıl değerli olanın sadakat, sevgi,saygı, onur

olduğunu anlıyorsun..


'an'ı paylaşmanın degerli olduğu,

seni seven ve senin sevdiğin,

huzurlu zaman geçirdiğin,

kendini mutlu ve güvende hissettiğin,

paylaşabildiğin, konuşabildiğin,

kendini ve seni bir tutan,

dost,arkadaş,sevgili,hepsi olabildiğin,

sana sadık ve değer veren insanla hayat arkadaşı olup

hayatı birlikte göğüslemek olarak

aşkı anlamlandırıyorsun..

İşte tam da bu noktada en korkutucu olanı oluyor...

Kendini tanımak, bilmek,

yaşadıklarından, gördüklerinden, okuduklarından

bir tecrübe elde etmek 'yaşlanıyoruuuum ben'e neden oluyor...

Aslında yaşlanmıyorsun daha bir güzelleşiyor

ve yaşamaya, kaliteli yaşamaya yeni başlıyorsun...:)


Paniğe gerek yoook !!! :)

Ruhum hangi yaştaysa bedenimde onun yansıması olacak buna inanıyorum ben! :))

Sevgiler:)