25 Temmuz 2011 Pazartesi

Sen Zaten Yokmuşsun!..

Sana hiçbirşey söylemek istemiyorum..

Sözcükler yetersiz..

Hiçbirşey yazmak istemiyorum..

Derinine yaşadığım bu aşk koca bir yalanmış..

Şimdi kızgınım..kendime..

karanlık sularda boğuluyorum..

Ben seni mi sevdim,

Senin gözlerinle mi baktım dünyaya?!

:((

.....

sevinçti,aşktı göğsüme bastığım..

yüreğimi yakan en beteri buymuş..

bir masal olsaydın keşke,

razıydım..

güzel bir yüz kalırdı senden geriye,

hoş bir anı..saklardım..

kimsenin bilemeyeceği bir tarih..

dokunamayacağı anılar..

Ama hiçbirşey kalmadı..

Bir yokluğu varsaymışım..

Bir Hiç'e sarılmışım

tüketmişim yıllarımı..

zaman da geçer,

her aşk gibi biterdi belki de

ona da alışırdık ama belki

nasıl olsa biterdi bu aşk belki derdik

ama unutulmaz bir hatıra,gençliğin en güzel anısı olarak kalsaydı..

Sen hiçbirşeyin değerini bilmedin!..

Ben seni aşkın yerine koymuş,aldanmışım..


Hiçbir erkeğe inanmıyorum artık..

ne kadar rıza verip razı olduysam

o kadar rızamı alıp gittiler

bir daha varamadık kıymet noktasına


Alın size bir hikaye:

Soluksuzdum,gençtim..

Yaşıtlarım mitinglere,partilere

ya da konserlere giderken

ben bir evin loş odasında yalnız

nemli pikelere sarılıp sarmalanmış onu bekliyordum

Her iznimde ve izinsizliğimde o vardı

Her yanlışında kör olmuş gözlerim,

üzülsem de hatırını yıkamadığım bir gönlüm vardı..

Lanetlenmiştim sanki..

Bir örümcek ağına takılmış gibi..

Hayatımın belli bir miktarını ç/aldığını sanan bu adam

aslında tüm hayatımın her bir karesini lime lime edip

sessiz ve kimssesiz gecelerime girip beni aşk sarhoşu edendi..

Yalnızca bakardı..belki bu bile yeterdi..

Zaman geçti,toydum,büyüdüm

O benden zaten büyüktü..

Ayrılırdık

ve ansızın hayatımın orta yerinden

tekrar girerdi..

Gel-git ler arasında sevdim..

Her 'sevdim' dedikçe bir gönül rızası daha eklendi

Her 'sensiz naparım ben'' diyişimde bir ağ daha eklendi aslında

Belki de toyluğumun cesaretsizliğiyle atamadım bu takıntıyı

adına rıza dedim,aşk dedim,özveri dedim...

Yıllar geçti..kaç doğum günüm..kaç nefes..kaç saniye..

Herşeyde bulmuştum onu,bulmak istemiştim veya.

.......

uğraşsam zımparalasam bu kadar acırmıydı bu kalp?! :((

........

Kafamda oluşturduğum hayalimdeki adamı nitelendirip

bir silüetin peşinden koşmuşum aslında

Hızla aktı-gitti herşey..


Biliyor musun?!

Kabahat sende değil,ben körmüşüm..

konduramamışım hep..

Sana karşı öfke duymuyorum artık..

akıttım gözyaşlarımı içime..

kırgın değilim,kızgın değilim..

Çünkü zaten sen yokmuşsun..

Asıl kızılacak kişi benim..

Sen hep aynıymışsın..

Senin ihanetin bana koymadı.

Beni kahreden,beni yokeden,bin pişman eden tek şey..

Bir aşk yaratmış tek başına yaşamışım..

Sen zaten yokmuşsun ki..

Senin neyine yanayım?!...


24 Temmuz 2011 Pazar

Babalar ve Kızları..

Babalar hep kız çocukları için idol olmuştur                                

kız çocuklarının  ilk aşkıdır  babaları..

o evlenilcek prens....koruyucu limandır.

ilk onda anlarız erkeğin ne olduğunu ve

gördüğümüz modeli doğru sayarız.


yıllar sonra hayatımdaki bunca depremden sonra

aşk a hayata dair yaşama paylaşmaya dair tüm

kazanımlardan sonra

farkettim ki,

tüm bu yanılışlar

Babam yüzünden..

Ben de babasına aşık bir kız çocuğu olarak büyüdüm..


Onun yaptığı herşey kutsaldı..

O dünyanın en hoş adamıydı..hala da öyledir...

Onun yerini dolduracak ne bir koca ne bir sevgili gelebilir

ama biz bir ömür boyu arar dururuz..


Bir erkeğin hoş giyinmesi önemlidir benim için,çünkü babam öyle bir adamdır..

Bütün çocukluğum boyunca o modeli gödüm..

Bu yüzden takım elbisenin erkeğe çok yakıştığını düşünürüm..

Erkeğin yapılı,ses tonu tok,olgun olanını severim..neden diye baktığımda

daha pek çok özelliğin babamın niteliği  olduğunu anladım..

Babam çok otoriter gözükmesine rağmen,müşfik.cömert ve sosyal bir adamdır

Vicdan sahibidir.Merhametlidir.

Saygılıdır ve güçlüdür..ipten adam alır denilen erkeklerdendir.

İnsan yıllardır içine neyi aradığını soruyor,

Oysa cevap bir çocukluk fotoğrafında..

Oyüzden benim için erkek kavramı bunun üzerine kurulu sanırım..

Bu yüzden midir acaba hayal kırıklığı yaşamamız,yada üzülmemiz?!

Bunun üzerine kurmamak gerekir..

Bizim neslin baba kavramı benzerdir,

Çünkü çoğumuzun babası dürüst,ev erkeği ve iyi babalardı..

O dönemin erkekleri olması gerektiği gibilerdi

Zaman geçtikçe,çağ sürükledikçe değişen

ve bana göre bozulmuş olan yeni neslin,baba olduklarında

bazı vasıflarının eksik kalacağını düşünmem bundandır.

Velhasıl,Babam gibi birine ratlamak

onun gibi birine aşık olma isteği bilinçaltıma yer etmiş olmalı ki,

hala o belirsiz adamı arıyorum..

Ucundan kıyısından benzeyen erkeklere aşık olmuşluğum da vardır.

ama etrafımda evli yada boşanmış arkadaşlarımın eşlerine baktığımda da

manzara hep aynı..

Sanırım Babalar ve kızları her devirde aynı hikayeleri yaşayacak gibi görünüyor

?!....

19 Temmuz 2011 Salı

Son Savaşçı

:((

Yüreğimdekileri anlatmak ne kadar zor                                                     

bir bilsen!..                                              

Bir kadının ruhunu böylesine temiz ortaya

dökmesi kolay mı sanıyorsun?!

....

Arz ve Talep meselesi elbette..

Ben vazgeçtim!..

Al senin olsun tüm güzel sözcükler...herşey..

Ben gidiyorum!..

Hevesim kırıldı....Bilir misin bu duyguyu?!..

İçimin kıpır kıpır olduğu zamanları hatırla..

elinde,yüreğinde,aklında ne varsa paylaşmak istediğin anlar oldu mu,

vardır öyle anların di mi? anımsa o anları..

yoksa zaten ben çok yanlış bir yolda yürüdüm demektir!..


Sıradanlaştırıyorum bizi,beni,seni..

Herkes gibiyiz artık,herkes kadar olağan..

Böyle daha iyi olmalı!..

Bana değilse bile, sana iyi geliyordur sanırım.


Sana uzanan tüm yolların kapalı olduğunu

artık üzülerek net görüyorum.

Elimden başka birşey gelmiyor..

Duvarları aşamıyorum.

Zaten artık canım da istemiyor..


Yürek kıpırtısını söndüren cümlelerinden,

sevgimi körelten hiçe sayan bakışlarından,

egonun izin vermediği düşleri küçümseyişinden,

özverisiz ve donuk hallerinden sıkıldım,gidiyorum!..



Hep seni sevmeye niyetli yürekler bulacağını düşünüyorsan,haklısın!

Çok gönül bulursun senin durağına uğrayacak.

Ancak hiçbiri seni,kendini aşmaya zorlamayacak.

Son savaşçı bendim;

ben de gidiyorum!



13 Temmuz 2011 Çarşamba

Gel/git/me/ler...

durup durup seni özlemekten

usandım..                                                                                                 

umutsuz bahçeyi beklemekten..

bu yürekten..kendimden..

........

seni anlatmaktan yorgunum..

kimseye değil,kendime..

seni sevmekten..özlemekten yoruldum..

......

sessizliğin içinde kendimi dinliyorum

örmüşüm kabuğumu,çekmişim zırhımı

koruyorum kendimi..

huzurum var..

yalnızlığımı bilemişim sessizliğime

ağızlara sakız olmamak için

kapatmışım kalbimi çevremdekilere,

dokunma bana;

sevmeyeceksen derinden..

...

Her taraf aşk dolu sana,

ellerinde bir var,bir yoklar..

dünya güzeli kadınlar bulabilirsin,

senin gönül durağından geçecek..

aşk aşk olmayacaksa eğer,

bırak beni gideyim kendi yoluma

kadınım sonuçta;

elbette düşer benim de zırhım,

iner yelkenlerim bir gün

konu sevda olunca..

.......

Hiç gücüm yok, görmüyor musun?

Anlamıyor musun bir darbeyi daha kaldıramayacağımı?

Ya Sev beni derinden..

Ya da Var git yoluna..

....

Duruşumu,gücümü,

nasıl tırnaklarımı geçirerek hayata tutunduğumu

fark etmiyor musun?

Bunca kötülüğün,pisliğin içinde

mücadele ediyorum..

Dalımı koparırsan nasıl kuruyacağımı anlamıyor musun?

....

Bütün güçlü duruşumu,aklımı,mantığımı,irademi

kaybediyorum yanında..

konu 'Sen' olunca,aşkım olunca

yitiyor  herşey..

Hiç bana yakışmazken bırakıveriyorum kendimi,

beni alıp götüren gözlerine..

Benimle Oynama!..

Öyle bir düştüm ki ağına

çıkarmak mümkün değil içimdeki beni..

İstediğim sadece aşkın..

......

Öylesine açken gönlüm aşka,

öylesine özlerken seni,

dar vakitlere,odalara

sığmayacak kadar büyükse aşkım,

aşk aşk değilse eğer;

ne kalıyor ki geriye?

.......

Gel/git/me/lerden yoruldum

Geliyorsun..

kokunu içime çekiyorum doyasıya

sımsıkı sarılıyorum saatlerce

nasıl özlüyorum seni..

Ve sabah oluyor,güneş doğuyor

sen gidiyorsun..

herşey yeniden başlıyor..

saatlerle kavgam..günleri saymam..

hiçbir yolu yok yokluğunun?

ve ben ne zaman seni düşünsem artık

aklıma yoksunluk geliyor

Sen hiçbir zaman bu duyguyu anlayamayacaksın belki,

hiç bilmeyeceksin neden böyle hissettiğimi

ama ben hep kendimi sana saklayarak

bir umutla bekleyerek geçirmiş olacağım..

..........

Sen!

yüreğimin en temiz yeri,

gözlerinde can bulduğum!..

Mavi yalnızlığım benim..


içindeki alışılmış bir hevesse,

bir sevişme,bir dokunuş,

hepsi bir kuru öpücük içinse;

Var git yoluna!

Ne adamım olmaya soyun artık,

Ne beni sok koynuna..

Ben derin aşkımdan ve umutsuzluktan usandım!..






11 Temmuz 2011 Pazartesi

Hükümsüzdür!..

Günler aynı tekrarlardan ibaret..

yaşam mahkumluğu bu olmalı..

Geldik ya bir kere,tekamül etmeden dönmeyeceğiz..

iyi ama dayanabileceğim bir omuz bulmalıyım

bu kalp yorgunluğuna..

elinde tuttuğu bir torba bile ağır gelirken insana,

yüreğe basan bunca ağırlığa nasıl dayanmalı?!

kalbin hasar almışsa bir kere, tamam..

............

Kalp yorgunluğu nedir bilir misiniz?!

içiniz üşür bazı geceler..

sızlar gönlün kabuk bağlamış yanları

bazen sevda artıklarından..

bazen sadece yoksunluktan..


uçurum kenarında hissedersiniz kendinizi..

bütün herşey hükmünü,anlamını yitirir..

yeminler..vaatler..

attığın imzalar..aşka dair söylediğin ne varsa..


yokolur bir anda..

........


Aşk..var olduğu anın dışında yaşamıyor..

........

Dün gece yarısı..

etrafta sesizliği korurken karanlık,

çıkıp balkona bu şehri seyrettim..

uzunca..

ışık yanan evleri..uyumamış insanları..

her yanan lambanın bir hayatın uzak işaretleri

olduğunu düşündüm..

Kaç yaşama tanıklık ediyorsa manzaram,

o kadar sevda kırıkları dolu etrafım..

Hepsi birisine, tutamadığı bir söz vermiş olmalıydı.

Hatta evliliğini,ilişkisini devam ettirenlerin bile,

ilk zamanlar verdikleri yeminlere ne kadar bağlı kaldıkları da

soru işareti..?!

Genetik olmalı, Adem ve Havva' yı hatırlayınca..

Tanrı’ya verilen sözü bile tutamayan insanoğlu,

 kendi cinsine söylediğini ne kadar süre koruyabilir ki?

..........

Kafam bozuldu benim..

verdiğim bütün sözler hükümsüzdür..

hepsini ikinci bir emre kadar aşklarımın üstünden çekiyorum.

Bir daha hiç seviyorum demeyecek miyim?

Elime başkası değemez, bir daha kalbimi kimse alamaz

seninim, ölene kadar gibi cümleler söylemeyecek miyim?

Bunun cevabını şu anda vermek zor.

Mantığım söylemem diyor ama ben aşkı görünce

hemen yolunu değiştirip ardı sıra koşan deli kadının biriyim.

 Belli olmaz! Kaç sarhoş tövbe edip tekrar içmemiş mi?

Kalbimi kıyıya çektim. Su aldıkça batışını izliyorum.

Bu yüzden ettiğim hiçbir yeminin geçerliliği yoktur.

Eski sevdaların da sözlerinin arkasında durup bakmıyorum.

Şimdi, kim hangi gönülde bitmeyecek sandığı sevgisine yeminler ediyorsa, orada kalsın.

 Ben bir müddet daha en azından yeni bir aşka kadar kimliğimle birlikte hükümsüzüm!

5 Temmuz 2011 Salı

Karalamaca...

Adımlarım geri geri gidiyor..

Bir bıkkınlık var artık üzerimde..

herkesten ve herşeyden bıktım sanki..

hiçbirşeyi görmek istemiyor gözlerim

ruhsuz..

yorgun..

günlerdir bir başağrısı..

o da kamçılıyor ruhsuzluğumu..

gittikçe dökülüyorum sapır sapır..

hani bassalar üzerime onlarca parçaya ayrılcak gibiyim

hafızamın ibresi şaştı,

hem hatırlamak ister,hem istemez

Gönül yorgunluğu...

İçimdeki çocuğun uyku saati,

yetişkin yüreğimin iptal saati..

Coşup akmaya hazır gözyaşlarım..

inadına bir kendine hapsediş..

direnişi..

omuzlarıma batan dikenlerin acısı

sırtıma binen yükün sızısı

ve

derin bir sessizlik..

...

Üzerime düşen rehavetin hakkını vermeliyim..

kaybolan gölgelerimi toplayıp uzanmalıyım geldiğim yere..

Anne karnına düşmeliyim!..

Sil baştan!..

Hayata karşı bir cenin gibi durmalıyım!..

.............

Hayatın yorgunluğu çöktü üzerime

Ey Hayat!..

Bana diklenme artık bu kadar!..

Yoruldum..

Gardımı da bıraktım..

Bir çocuk kadar savunmasızım artık!..


4 Temmuz 2011 Pazartesi

Arka Bahçem: Güven!..

Hepimiz kırmızı başlıklı kız ve kurt hikayesiyle uyuduk..                              

masallarla hikayelerle kandırıldık..

ama güven duygusuyla dünyaya geliriz hepimiz..

ilk duyduğumuz koku; anne kokusudur.

Önce anneye güvenmek ister,tutunuruz..

Sonra babaya,

büyüdükçe arkadaşlara ve en sonunda eşinize..


Sonsuz bir güvenle doğarız aslında

ve herkese karşı güvenimiz

boşa çıktıkça sorgulamaya başlarız..

Sorguladıkça güven duygumuz azalır

ve bazen yok olur.

Ne abartmaya gerek var, ne toz pembe bakmaya..


Önce çocukluğumuzdan başlar

annemize güveniriz,sözler verir bize,

basit gözükür ama aslında ilk güven duygusu orda oluşur.

''bakkala gidip gelirsen para üstünü sana vereceğim''

gibi..

Sonsuz bir güven vardır,gideriz..

Sonra babaya güvenmek isteriz..

''karnende hepsi beş olursa bisiklet alacağım''

Çalışırız,karnede hepsi beş gelir..

Çok basit gözükse de küçük şeyler

daha çocukken başlar

güven yada güvensizlik..

Bu dönemde pek güveni sorgulamazsın

çünkü anne babanın canıdır evladı,

tutarlar sözlerini..

Sonra arkadaşlar..okul hayatı başlar.

Anne babamız gibi onlara da güvenmek isteriz..

ama hatalar,ilk sürtüşmeler,çekişmeler

bu dönemde başlar ne yazık ki..

kardeşim dediğiniz,her yerde övdüğünüz,

onun yerine kopya çektiğiniz,ceza aldığınız arkadaşınız

bir gün bir kıza bıraktırır size kardeşliğinizi..

ya da her daim koştuğun,yanında olduğun arkadaşın

sen zor durumdayken yanında olmaz,bir anda yokoluverir..

''lanet olsun'' deyip çekip gitmek istersin

ama arkadaşındır ''canı sağolsun'' diyebilirsin sadece..


Bir gün evlenirsin,güzeldir herşey,cicim aylarında..

sonra başlar kırgınlıklar,hatalar..

kavgalar artar..

herşeyi oturtmaya çalışırsın,onu korursun,

översin çevrene,fedakarlık ne gerekiyorsa yaparsın

tek istediğin mutlu olmak..

bir gün evlendiğin adam/kadının bambaşka biri olduğunu farkedersin

tanımlayamadığın bir cisim gelir oturur boğazına..

kalbinde ağrılar,

ağlayınca geçer sanırsın,geçmez.

...

Sanırım hep limanlar aradık sığınacak kendimize..

kalabalıklarda bir umut bulmaya çalıştık

kalabalık arttıkça biz daha da ıssızlaştık

daha yalnız...

daha güvensiz..

belki de bizi bu kaos dünyadan çekip alacak bir el aradık,

bizi mutlu edecek eli..

Hep ona güvenmek istedik..

Yıllar yılı hep hayatımızda olacağını hayal ederek..

Farklı,değişen,tuhaf bir devirdeyiz şimdi..

Güvensizliğin kulaklara küpe olduğu zamanlarda..


Nedense kendimi çok hırpaladığım,

çok ağladığım bir zaman da akrabalarımdan biri

-''...Bu zamanda herkese kuşkuyla bakacaksın önce..Gazetelerde hergün neler okuyoruz.

Kuşkuyla yaklaş ki fazla zarar görmeyesin,senin iyiliğin için söylüyoruz bunları...'' demişti.

Öncelikle o ve onun gibileri kutluyorum.

Gerçekten..

Bulunduğumuz zamanın farkında çünkü..

Amatör bir ruh taşımıyor artık,bilenmiş..

Ne kadar tehlikeli,güvenilmez bir hayatın pençesindeyiz,bilincinde..

Ve bütün çabası da beni bu pençeden en az zararla çıkarmaya çalışması..

-pençede olup olmadığım tartışılır-

Yine de teşekkür ederim

Kökünü çoktan salmış bir ağacın kırılan dalı olmamı istemiyor çünkü..

Eeee??!

E si yaşayıp gidiyoruz

Fakat gitgide izoleyiz..

kör olmuşuz adeta..

işini göremeyen,kendine zarar veren

kör bir bıçak taklidi yapıyoruz..

Ve bu okadar ileri safhada ki insanlarda

her gün gazetede okuduğu,televizyonda yaptıklarından dolayı

beddua ettiğini herkes sanmaya başlıyorlar


Hayat bir oyun derler ama her seferinde..

Fakat bizim insanımız daha senaryo yazılmadan

kör olmayı başarabilmiş durumda..

Huysuzlar da üstelik..

Ellerinde bastonlar,önlerine gelen herkese vuruyorlar..


Yaşam,yaşamak bize armağan oysa..

Acısıyla,tatlısıyla,tedbiriyle,vurdumduymazlığıyla..

Genç yaşta olmama rağmen hayatın hüzünlü yada sevinçli

her yönünü gördüğüme inanıyorum

ve yaşadığım süreyle öğrenecek,görecek çok vaktim olacak..

Çok koşup çok yoruldum..

Şu an dışardan gelecek hiçbir saldırıdan korkmuyorum

içerden geleceklere de hazırım.

O denli sağlam hissediyorum kendimi..

Bir saat sonra,bir gün sonra,bir hafta sonra hatta bir dakika sonra

ne hissederim bilmiyorum fakat yaşam atölyesinde bileniyorsunuz..


Ama yine de şu bir gerçek ki;

her kötü görünenin kötü olamayabileceğini,

her iyi görünenin iyi olamayabileceğini bilerek,

adam gibi,

senaryosu birdenbire değişebilen bir oyunun içindeymiş gibi

yaşamalı insan..

Her atasözüne inanmamalı,deyimlerle yürümemeli,

annesinin hemen uyuması için uydurduğu kötü hikayelerle

büyümemeli insan..


Ne herşeye güven, ne de aşırı şüphe içinde ol!

üzülmek istemiyorsan hayatta herşeye hazırlıklı ol..