30 Mayıs 2011 Pazartesi

Necla Teyze & Tahir Amca

İliklerime kadar üşüyorum

bedenimde acayip bir yorgunluk ve halsizlik..

sedyeden yatağa geçişteki sarsıntıyla birlikte gözlerimi araladım

hastane odasındayım..

(yogun bakım ünitesinden normal odaya alınıyorum)

etrafımda yaşlı 3 tane teyze ve yanlarında kalan refakatçileri

tek duyduğum ilk ses o an titrek korkmuş bir ses:

-kızım,cevap ver gülşen duyuyormusun beni,gülşen?!!

Babam..

Babamın sesi..

Duyuyorum ama o kadar agırlık var ki üzerimde

 okadar halsizim ki cevap veremeden dalıyorum tekrar

mide rahatsızlığı geçirip operasyon geçirmek zorunda kaldım,

normal odaya alınışıma kadar

hatırlamıyorum çok fazla birşey..

(haftasonum hastanede geçti)

uyuduğumu zannediyorum bir süre

sonra odada neşeli bir sesle uyandım nasılsa bir ara:

-Prensesim,bugün nasıl bakiimm,bak sana ne getirdim?!!

Tahir Amca..

87 yaşında...

ilerleyen yaşına rağmen inanılmaz sevimli,sempatik bir beyfendi

tam bir centilmen

elinde necla teyzenin en sevdiği çiçek ve sevdiği bir yemekle

odadan içeriye gülerek girdiğinde uykumdan kopup onları izlemeye başladım

Gülen gözlerle gayet sempatik gelip eşi necla teyzeyi öptü

ve bir anda sadece necla teyzenin değil

odanın, odadaki herkesin, modunu, ruhunu değiştirdi Tahir Amca ışıgıyla..

Belli ki çok bağlılar hala birbirlerine..birbirlerini çok seviyorlar hala..

dokunuşu,sarılışı,eşiyle ilgilenişi,insan işte aşk sevgi bu diyor

yıllarca çalışıp 1 kız 1 erkek cocuğunu okutup evlendirmiş,iki cocugu da yurtdışında

calısıp yasayan, kendileri de beşiktaş ta oturan görmüş geçirmiş bir çift olduklarını

daha sonra sohbet ilerledikçe anlıyorum

Meğer 13 gündür dahiliye servisindeymiş Necla teyze ve her gün,ziyaret saati baslar baslama gelirmiş

Tahir Amca,elinde hep çiçek veya mutlaka Necla teyzenin sevdiği birşeylerle

Vücudu morarmış,agrılardan bitkin,şeker hastası Necla teyzenin de Tahir Amcayı görünce

yüzünde güller açtı

60 koskoca yıl..

Ve hala birbirlerine olan düşkünlükleri..bağları..

O kadar güzeldiler ki..

bayağı bir gözlemden sonra

Halsiz ve bitkin ben bile içsel olarak değiştim

sorgulamaya başladım herşeyi

farkettim ki;

ruhun derinliklerine inemiyoruz

Gerçek ihtiyacımız olan bu!..

Sevgi,Aşk bu!..

Uzun bir süre sohbet ettik tahir amcayla,teyzeyle nasıl tanıştığını,nasıl evlendiğini

eski yıllara uzanan güzel bir konuşmaydı

Mallarımızın ve konforumuzun arttığını

daha büyük evlerde kalıyoruz artık evet ama keyfimizin azaldığını

konforumuzun arttığını ama zamanımızın daraldığını farkettim

vaktimiz yok hiçbirşeye,,

hatta kendimize bile..

Hayatımız hep kşturmaca

Akşam geç yatıyor,sabah yorgun kalkıyoruz

az kitap okuyor,çok televizyon seyrediyoruz

varlığımız artırdık ama değerlerimizi yitirdik

çok konuşuyor ama az gönül veriyoruz

para kazanmayı öğrendik ama yuva kurmayı beceremedik

Belki de Tahir Amcanın dediği gibi :

Çabuk tükettik..

Gelirimiz arttı, karakterimiz zayıfladı !..Tanıdıklar çoğaldı, dostlar eksildi..!

Çabalar arttı ama mutluluklar azaldı !..

Bilgisayar ağları kuruyoruz, bilgi otoyolları inşa ediyoruz ama kendi aramızdaki iletişimde

 zorlanıyoruz..!

Yani bugünlerde ;

Tahir Amca ve Necla Teyzenin aşklarına imrenerek bakıldığı

Eve çift maaşın girdiği ama çiftlerin boşandığı !..

Güzel evlerin yuva olamadığı..!

Kısa seyahatlerin,

kağıt mendil gibi ilişkilerin ;

Yıka çık gönüllerin, tek geceliklerin !..

Kilo dertlerinin ve her derde deva vitaminlerin..!

Vitrinlerin dolu ama gönüllerin boş olduğu ;

Günlerde yaşıyoruz !...

Görmezden gelsek de aslında her geçen gün uzaklaşsak da

aslında ihtiyacımız olan tek şey bu:

Gerçek Sevgi!..


10 Mayıs 2011 Salı

Geri gelmiyor...

Geçen yıllar..geri gemiyor yaşananlar..

Mutluluk..elinden uçup gidince bir daha uğramıyor yakınlarına..

Göz kırpmıyor güneş bütün munzurluğuyla..

Bulutlar seninle ağlamıyor artık..Yıldızlar hiç gülmüyor ve

dokunmuyor dalgalar eline eskisi gibi..


Mutluluk elinden uçup gidince bir daha uğramıyor yakınlarına..

Çocuklar eski neşe dolu çığlıklarını atmıyor..

Onların gözlerinin içine bakınca umut değil,gözyaşı görünüyor..

sevgi pınarı kurumuş,yerinde dikenler var..

Arayanlar aramaz olmuş,gidenler gelmez..


Mutluluk elinden uçup gidince bir daha uğramıyor yakınlarına..

yüreğinin içi sızlıyor,damla damla sızıyor hüzün kalbine..

öyle hızlı değil,yavaş yavaş,sinsice giriyor yüreğine..

Hissettirmiyor geldiğini..

sadece tutuştuğunda anlıyorsun umutsuzluğunu..

O sımsıcacık kanın soğuyuveriyor

Üşüyorsun..


Mutluluk elinden uçup gidince bir daha uğramıyor yakınlarına..

''Yeter'' diyorsun,haykırıyorsun güneşe ''Gül biraz!..''

Bulutları dertleşmeleri için ikna ediyorsun

Yıldızlarla şakalaşıyorsun

Ama nafile!..her zamanki gibi yine başaramıyorsun

Sonra hayatın boyunca yaptığın hatalar,başarman gerekirken başaramadıkların geçiyor beyninden..

Küsüyorsun herşeye  ve ağlıyorsun tek başına..

..........

çarpılıp çıkılmış kapılar,yazılıp yollanmamış mektuplar,göz yumulmuş haksızlıklar,

vakit varken öpülmemiş eller,dilin ucuna gelip ertelenmiş sözler,iç çekişler sıralanır..

sızılar..''keşke'ler..

'Yolunu gözleseydim','öyle demeseydim','terkedip gitmeseydim','en güzel yıllarımı vermeseydim',

konuşsaydım,bekleseydim,kızsaydım,gitseydim,yapsaydım,yapmasaydım...v.s..

esefler,hayıflanmalar,

yerinmeler sürükler peşinden

''keşke'ler yarışır..

mağlubiyet takısıdır 'keşke'

çogunlukla bir 'ah' la kopup gelir ciğerden..

'iyi ki' öle mi?

muzaffer bir 'oh'la büyür,cüretiyle övünür

yiğittir o, pısırık 'keşke'ye nazaran..

nasıl yaşanmamışlık,o yarım kalmışlık kanar sa 'keşke'lerde..

'iyi ki'ler de de göze almanın,riske girmenin,tadına varabilmişliğin mağrur yaraları kanar..

okulu hiç kırmamışsınızdır,sinema da öpüşmemişsinizdir..dokundurtmamışsınızdır kendinize..

bir kez olsun gemileri yakmamışsınızdır..konusmanız gereken yerde susmuş,koşacagınız zaman

durmuş,sarılacagınız zaman kopmuşsunuzdur..

Bir insana,bir işe,bir davaya  ömrünüzü adamışsınızdır..

O insanın,o işin,o davanın bunu haketmediğini sezmenin hayal kırıklığındadır 'keşke'..

'şimdiki aklım olsaydı' dövünmesindedir..

Geriye dönüp baktığınızda,ayıplara,yasaklara,korkulara,tabulara feda edilmiş,

'Ne derler' e kurban verilmiş,son kullanma tarihi geçmiş,bir yığın haz,biliçaltından el sallar..

Oysa ki bugün baktığımda anlıyorum ki; yara bere içinde de olsa,yana yana ama doyasıya yaşamış

olmanın iç huzuru ve haklı gururu haykırmalı insanda..

Aldırmamalı yürekteki kramplara,mahzun hatıralara..

Rüzgarla koştunuz ya...O yeter..

yeter ki feri sönen gözleriniz 'keşke' diye nemlenmesin..

Çünkü mutluluk elinizden uçup gidince bir daha uğramıyor yakınlarınıza..

:((