Elinde ne varsa hayata dair,ötesi hiçbir şey ya da vesair...Hani demiş ya şair: Mutluluğu sende bulan senindir; ötesi misafir...
28 Eylül 2012 Cuma
27 Eylül 2012 Perşembe
karalamaca..
Günlük rutinimden
hayatımın hayhuyundan
koşturmaca halde geçse de
bir şekilde zamanlamayı oturtmaya çalışıyorum
Trafikten dolayı gene geç kaldım..
Ney üflemeye geri dönüş..
kursa yetişmem gerekiyor
ama gene trafik ve geciktim :(
Yıllardır enstrumental müzik dinlemeyi severim..
Hele ney sesi hep çok içli ve mistik gelmiştir..
Üflemeli çalgılara ilgim ordan başladı aslında..
ilk yan flütle..ama devam ettiremedim ozaman ki şartlarımdan
En sonunda karar verip araştırdığımda
daha önce kadıköy de olan hocamızın feriköye taşınması
haberi ile daha da sevindim :)
Tekrar ama bu sefer bırakmadan ciddi ciddi öğrenmek
istediğimi ilettim..
ilgilenenler bilir, neyin birden fazla çeşidi var
ne tür bir ney almam gerektiğini sordum
söyledi ve kendisinin bildiği uygun bir yer tavsiye etti
iş yerinden çıkıp ney almaya gittim
Orta yaşlı bir bey karşıladı
Hocanın selamını ilettim..
Biraz içeriye gidip geldikten sonra
ney,yağ ve kılıfı bana teslim etti..
işe geçmek zorundaydım ordan..
iş yerinde de üfleme denemelerinde bulundum
ama kolay olmadıgını anladım
Hocamız gerçekten çok iyi bir insan..
Kendisi zaten çok anlayışlı biri..
Bazı bilgiler verdikten sonra uygun günü konuşup
program oluşturduk
ben işlerden fazla uyamasam da
yardımcı oluyor
ve güzel sohbetiyle çok keyifli geçiyor kurs şimdilik..
bakalım ne kadar sürede üfleyebileceğiz..
Herkes kulaktan dolma bilgilerle
geldiği için hoca önyargılar oluşturanlara kızıyor
her gelene yada konuşana önce düzeltmelerle
başlıyor
''Ney çalmak yerine ney üflemek'' denir
kimine '6 ay da ses çıkaramazsın'
kimine 'yıllar geçse yapamazsın zor ' diyerek
o kadar çok gözünü korkutmuşlar ki,
hoca da sürekli telefonla yada danışmak için gelen,
soranlarla o kadar çok aynı konuyu konuşmuş ki,
başlıyor anlatmaya..
'uzun sürelerde hiç ses çıkaramayan da var,
çok kısa sürede iyi üfleyebilen de..'
İşin içine bir de tasavvuf musikisi girince
bu müziğe ait bir felsefe sanki oluşmuş gibi..
Neden böyle diye sorunca
hocamızın cevabı :
''Ney üflemek için muhabbet gerekir..kalp gerekir..
Neyden o beğendiğiniz mistik sesi çıkarabilmeniz için
'yanmanız' gerekir..
-iç ses: yanmak ?!-
Bu yanma bildiğiniz yanma değildir..
İnsan nefesiyle bunu başarıyorsunuz evet..
Neyin yapısındaki moleküller nefesteki karbonu alır
ve yanma oluşur..neyin içi soğuktur..
ney ne kadar yanmışsa o kadar güzel bir ses verir..
Ney de sesi bulmak biraz güç ve göreceli diye
önyargılar oluşuyor ve insanların gözünü korkutuyorlar''
''Ney sevgi işidir..
sabır ve disiplin gerektirir''
Hocanın sohbeti akıcı..keyifli..
Tutuş, duruş şeklin, nefes hakkında bilgiler..
ama ilk dersler hiçbirimiz dosdoğru ses çıkaramadık..
üflüyoruz üflüyoruz..ses yok..
dudak seklinden tutuşa tekrar hoca devreye giriyor..
tekrar konsantre ol
tekrar..tekrar derken
umudumu yitirmek üzereydim
ilkte belli belirsiz bir ses çıktı
ama bir türlü bulamadım aynı açıyı
doğru açı, doğru nefes, doğru duygu
diye telkinler hocadan..
'kışın soğuktan üşüyen ellerini
üfler gibi''
''sıcak yemeği soğutur gibi''
gözlerimi kapadım..
konsantre oldum
nefesimi duruşumu..
-sanırım doğru açıyı da tutturabildim -
ve ses çıkarabildim..:))
kaval sesine benzer bişiydi ilk başta ama :p
sevinçten deliye döndüm..:))
sonuç harika!..
Bir gün hocamız gibi üfleyebilir miyiz
bilmem ama şimdiden motivasyon tavan :))
Sabırlı bir şekilde öğrenmeyi deneyeceğim
Yeni birşeyler öğrendikçe de burdan paylaşmaya devam edeceğim.
Hatta başarabilirsem kayıtlarımı burdan paylaşmayı düşünüyorum.
Sevgiler :)
p.s. to be continued :p
hayatımın hayhuyundan
koşturmaca halde geçse de
bir şekilde zamanlamayı oturtmaya çalışıyorum
Trafikten dolayı gene geç kaldım..
Ney üflemeye geri dönüş..
kursa yetişmem gerekiyor
ama gene trafik ve geciktim :(
Yıllardır enstrumental müzik dinlemeyi severim..
Hele ney sesi hep çok içli ve mistik gelmiştir..
Üflemeli çalgılara ilgim ordan başladı aslında..
ilk yan flütle..ama devam ettiremedim ozaman ki şartlarımdan
En sonunda karar verip araştırdığımda
daha önce kadıköy de olan hocamızın feriköye taşınması
haberi ile daha da sevindim :)
Tekrar ama bu sefer bırakmadan ciddi ciddi öğrenmek
istediğimi ilettim..
ilgilenenler bilir, neyin birden fazla çeşidi var
ne tür bir ney almam gerektiğini sordum
söyledi ve kendisinin bildiği uygun bir yer tavsiye etti
iş yerinden çıkıp ney almaya gittim
Orta yaşlı bir bey karşıladı
Hocanın selamını ilettim..
Biraz içeriye gidip geldikten sonra
ney,yağ ve kılıfı bana teslim etti..
işe geçmek zorundaydım ordan..
iş yerinde de üfleme denemelerinde bulundum
ama kolay olmadıgını anladım
Hocamız gerçekten çok iyi bir insan..
Kendisi zaten çok anlayışlı biri..
Bazı bilgiler verdikten sonra uygun günü konuşup
program oluşturduk
ben işlerden fazla uyamasam da
yardımcı oluyor
ve güzel sohbetiyle çok keyifli geçiyor kurs şimdilik..
bakalım ne kadar sürede üfleyebileceğiz..
Herkes kulaktan dolma bilgilerle
geldiği için hoca önyargılar oluşturanlara kızıyor
her gelene yada konuşana önce düzeltmelerle
başlıyor
''Ney çalmak yerine ney üflemek'' denir
kimine '6 ay da ses çıkaramazsın'
kimine 'yıllar geçse yapamazsın zor ' diyerek
o kadar çok gözünü korkutmuşlar ki,
hoca da sürekli telefonla yada danışmak için gelen,
soranlarla o kadar çok aynı konuyu konuşmuş ki,
başlıyor anlatmaya..
'uzun sürelerde hiç ses çıkaramayan da var,
çok kısa sürede iyi üfleyebilen de..'
İşin içine bir de tasavvuf musikisi girince
bu müziğe ait bir felsefe sanki oluşmuş gibi..
Neden böyle diye sorunca
hocamızın cevabı :
''Ney üflemek için muhabbet gerekir..kalp gerekir..
Neyden o beğendiğiniz mistik sesi çıkarabilmeniz için
'yanmanız' gerekir..
-iç ses: yanmak ?!-
Bu yanma bildiğiniz yanma değildir..
İnsan nefesiyle bunu başarıyorsunuz evet..
Neyin yapısındaki moleküller nefesteki karbonu alır
ve yanma oluşur..neyin içi soğuktur..
ney ne kadar yanmışsa o kadar güzel bir ses verir..
Ney de sesi bulmak biraz güç ve göreceli diye
önyargılar oluşuyor ve insanların gözünü korkutuyorlar''
''Ney sevgi işidir..
sabır ve disiplin gerektirir''
Hocanın sohbeti akıcı..keyifli..
Tutuş, duruş şeklin, nefes hakkında bilgiler..
ama ilk dersler hiçbirimiz dosdoğru ses çıkaramadık..
üflüyoruz üflüyoruz..ses yok..
dudak seklinden tutuşa tekrar hoca devreye giriyor..
tekrar konsantre ol
tekrar..tekrar derken
umudumu yitirmek üzereydim
ilkte belli belirsiz bir ses çıktı
ama bir türlü bulamadım aynı açıyı
doğru açı, doğru nefes, doğru duygu
diye telkinler hocadan..
'kışın soğuktan üşüyen ellerini
üfler gibi''
''sıcak yemeği soğutur gibi''
gözlerimi kapadım..
konsantre oldum
nefesimi duruşumu..
-sanırım doğru açıyı da tutturabildim -
ve ses çıkarabildim..:))
kaval sesine benzer bişiydi ilk başta ama :p
sevinçten deliye döndüm..:))
sonuç harika!..
Bir gün hocamız gibi üfleyebilir miyiz
bilmem ama şimdiden motivasyon tavan :))
Sabırlı bir şekilde öğrenmeyi deneyeceğim
Yeni birşeyler öğrendikçe de burdan paylaşmaya devam edeceğim.
Hatta başarabilirsem kayıtlarımı burdan paylaşmayı düşünüyorum.
Sevgiler :)
p.s. to be continued :p
26 Eylül 2012 Çarşamba
bodoslama
Neden erkekler sevgilerini kaybedince anlarlar?!
Bu neden böyledir?!
seversin ,değer verirsin saygı duymaz sana,
ama seni kaybedince, başkasıyla mutlu oldugunu görünce
bunu neden hazmedemezler,neden ellerindeyken değer bilmezler?!
Sen çoktan hayatına devam eder durumda,
hatta artık nefret bile etmez boyuttasındır,
o kadar sıradanlaştırmışsındır..
Ama bir bakarsın,
köprünün altından çok sular geçmesine rağmen
pişmanlıkla hazımsızlık karışımı bir duyguyla
sürekli ama arkadaş cevrenle
ama öyle ama böyle karşına çıkmaya çalışıyor..
Anlamaya çalışıyorum bu durumu..
Kişinin karsısındakıne egoları yuzunden gerektıgı kadar deger veremedıgını
anlayarak pişmanlık duyma halini nasıl adlandırabiliriz;
anlam veremiyorum?!
bodoslama sanırım bu ruh halinin adı :p
yine egosuna yenilerek geri dönüp af dileyen de var,
egosunun peşinden giderek gurur altında kendine kahır eden de..
hangisi doğru bilinmez..
ama bildiğim birşey var : sevginin değerini bilecek ve ona göre yaşayacaksın!
hayat maratonunda bir koşuşturmaca içinde yaşıyoruz.
anlık heyecanlarla geçiyor zaman.
yaşadığımız bu hayatta yanlışlarımız da oluyor,
kalp kırmalarımız da, iyiliklerimiz de, üzülmelerimiz de...
ama hayat iyi bir öğretmendir diye klasik bir laf vardır.
er ya da geç öğrenmeniz gerekenleri tek tek beyninize kazar.
umursamadığınız yanlışlarınızı, kırdığınız kalpleri,
anlık öfkenin sonucunu size o an göstermez.
sabırlı bir öğretmen gibi mesajın iyi anlaşılacağı anı bekler.
o anda bilir ki geri dönüşü olmayan andır.
kırılan kalbin telafisinin,
hataların düzelmesini sağlayacak fırsatlar uçup gittiğinde
yani elindekileri kaybedince öfkenin sonucunun,
hiçe saymanın, kalp kırmanın
sevginin bedelinin ne demek olduğunu çok iyi öğreniriz.
aklımızdan çıkmaz bir daha.
ölüm, hastalıklar, kazalar... hepsi bu öğretmenin ders konuları.
hayat, içinde sadece anlık mesajlar içeren uzunca bir film.
ve bu filmde her şeye sahip olarak başlıyorsunuz.
sonra her şey tek tek elinizden gidiveriyor.
ve siz tek tek sahip olduklarınızın önemini,
özelliğini anlıyor ve mesajını alıyorsunuz.
rutinliğinde yaşarken belki farketmiyorlar,
hayatlarında her şey yerli yerinde ya,
ellerinin altında,
ve bir anda bazı şeyleri kaybedince,
eksikliğini hissedince önemini anlıyorlar sanırım..
ama iş işten geçmiş oluyor..insan acıya sürüklenmiş
kırılmış, acılarla yüzleşmiş ve sıradanlaştırmış oluyor
yaşamaları gerekiyor sanırım yine de bunu..
ama yine de gönül ister ki,
bazı şeyleri kaybetmeden önce
anlayabilsin insanoğlu..
işin özeti :: abanın kadri yağmurdan önce bilinsin!..:)
sevgiler :)
Bu neden böyledir?!
seversin ,değer verirsin saygı duymaz sana,
ama seni kaybedince, başkasıyla mutlu oldugunu görünce
bunu neden hazmedemezler,neden ellerindeyken değer bilmezler?!
Sen çoktan hayatına devam eder durumda,
hatta artık nefret bile etmez boyuttasındır,
o kadar sıradanlaştırmışsındır..
Ama bir bakarsın,
köprünün altından çok sular geçmesine rağmen
pişmanlıkla hazımsızlık karışımı bir duyguyla
sürekli ama arkadaş cevrenle
ama öyle ama böyle karşına çıkmaya çalışıyor..
Anlamaya çalışıyorum bu durumu..
Kişinin karsısındakıne egoları yuzunden gerektıgı kadar deger veremedıgını
anlayarak pişmanlık duyma halini nasıl adlandırabiliriz;
anlam veremiyorum?!
bodoslama sanırım bu ruh halinin adı :p
yine egosuna yenilerek geri dönüp af dileyen de var,
egosunun peşinden giderek gurur altında kendine kahır eden de..
hangisi doğru bilinmez..
ama bildiğim birşey var : sevginin değerini bilecek ve ona göre yaşayacaksın!
hayat maratonunda bir koşuşturmaca içinde yaşıyoruz.
anlık heyecanlarla geçiyor zaman.
yaşadığımız bu hayatta yanlışlarımız da oluyor,
kalp kırmalarımız da, iyiliklerimiz de, üzülmelerimiz de...
ama hayat iyi bir öğretmendir diye klasik bir laf vardır.
er ya da geç öğrenmeniz gerekenleri tek tek beyninize kazar.
umursamadığınız yanlışlarınızı, kırdığınız kalpleri,
anlık öfkenin sonucunu size o an göstermez.
sabırlı bir öğretmen gibi mesajın iyi anlaşılacağı anı bekler.
o anda bilir ki geri dönüşü olmayan andır.
kırılan kalbin telafisinin,
hataların düzelmesini sağlayacak fırsatlar uçup gittiğinde
yani elindekileri kaybedince öfkenin sonucunun,
hiçe saymanın, kalp kırmanın
sevginin bedelinin ne demek olduğunu çok iyi öğreniriz.
aklımızdan çıkmaz bir daha.
ölüm, hastalıklar, kazalar... hepsi bu öğretmenin ders konuları.
hayat, içinde sadece anlık mesajlar içeren uzunca bir film.
ve bu filmde her şeye sahip olarak başlıyorsunuz.
sonra her şey tek tek elinizden gidiveriyor.
ve siz tek tek sahip olduklarınızın önemini,
özelliğini anlıyor ve mesajını alıyorsunuz.
rutinliğinde yaşarken belki farketmiyorlar,
hayatlarında her şey yerli yerinde ya,
ellerinin altında,
ve bir anda bazı şeyleri kaybedince,
eksikliğini hissedince önemini anlıyorlar sanırım..
ama iş işten geçmiş oluyor..insan acıya sürüklenmiş
kırılmış, acılarla yüzleşmiş ve sıradanlaştırmış oluyor
yaşamaları gerekiyor sanırım yine de bunu..
ama yine de gönül ister ki,
bazı şeyleri kaybetmeden önce
anlayabilsin insanoğlu..
işin özeti :: abanın kadri yağmurdan önce bilinsin!..:)
sevgiler :)
edep biraz heyhat!..
Menfaatten uzak kal, varsın dolmasın kesen..
Yeter ki bu cihanda yüreğin katı, yüzün kara olmasın!..
Vicdan ve Hissiyat sahibi olmak ayrı bir erdemdir!..
İnsan ol önce!..
Ruhlarını paraya satanlar,
Herkese karşı nezaket maskesi takanlar,
gece yastığa başını koyduğunda,
yaptıklarını süzgeçten geçirdiğinde
beraat edebiliyor musun kendi yüreğinde,
rahat uyuyabiliyor musun?!
işte tüm mesele bu!..
Yeter ki bu cihanda yüreğin katı, yüzün kara olmasın!..
Vicdan ve Hissiyat sahibi olmak ayrı bir erdemdir!..
İnsan ol önce!..
Ruhlarını paraya satanlar,
Herkese karşı nezaket maskesi takanlar,
gece yastığa başını koyduğunda,
yaptıklarını süzgeçten geçirdiğinde
beraat edebiliyor musun kendi yüreğinde,
rahat uyuyabiliyor musun?!
işte tüm mesele bu!..
25 Eylül 2012 Salı
24 Eylül 2012 Pazartesi
karalamaca..
Nezaket maskesi takmış,
kendine yabancılaşmış kişileri gördükçe
'iyi ki' dediğim
şükrettiğim çok şey var!..
kendine yabancılaşmış kişileri gördükçe
'iyi ki' dediğim
şükrettiğim çok şey var!..
21 Eylül 2012 Cuma
dipnot: futbol
Bu ne yahuu?!
Gundemdeki haberleri inceliyorum,
spor haberleri bölümünden sonra
fikrim netlesti
ülkemizde futbol yasaklanmali..
iki gündür mac ve sonrasina dair haberlere
bakiyorum da
evet evet yasaklanmali!..
Bunun bir spor oldugunu bilmeyen,
beden kültüründen anlamayan insanlarin
futbol neyine..
mezhep çatişmasi gibi
taraftar çatismasi!..
Gundemdeki haberleri inceliyorum,
spor haberleri bölümünden sonra
fikrim netlesti
ülkemizde futbol yasaklanmali..
iki gündür mac ve sonrasina dair haberlere
bakiyorum da
evet evet yasaklanmali!..
Bunun bir spor oldugunu bilmeyen,
beden kültüründen anlamayan insanlarin
futbol neyine..
mezhep çatişmasi gibi
taraftar çatismasi!..
15 Eylül 2012 Cumartesi
Topragin Cocuklari..
Tam da günümüze isik tutan, etkilendigim bir film..
Hangi repligi yazayim, hangi konusmayi belirteyim
bilemedim..
kimi sahnede duygusallasip,
kimi sahnede tüylerim diken diken oldu..
Umarim genis bir kitleye ulasir!..
Hangi repligi yazayim, hangi konusmayi belirteyim
bilemedim..
kimi sahnede duygusallasip,
kimi sahnede tüylerim diken diken oldu..
Umarim genis bir kitleye ulasir!..
5 Eylül 2012 Çarşamba
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)