4 Temmuz 2011 Pazartesi

Arka Bahçem: Güven!..

Hepimiz kırmızı başlıklı kız ve kurt hikayesiyle uyuduk..                              

masallarla hikayelerle kandırıldık..

ama güven duygusuyla dünyaya geliriz hepimiz..

ilk duyduğumuz koku; anne kokusudur.

Önce anneye güvenmek ister,tutunuruz..

Sonra babaya,

büyüdükçe arkadaşlara ve en sonunda eşinize..


Sonsuz bir güvenle doğarız aslında

ve herkese karşı güvenimiz

boşa çıktıkça sorgulamaya başlarız..

Sorguladıkça güven duygumuz azalır

ve bazen yok olur.

Ne abartmaya gerek var, ne toz pembe bakmaya..


Önce çocukluğumuzdan başlar

annemize güveniriz,sözler verir bize,

basit gözükür ama aslında ilk güven duygusu orda oluşur.

''bakkala gidip gelirsen para üstünü sana vereceğim''

gibi..

Sonsuz bir güven vardır,gideriz..

Sonra babaya güvenmek isteriz..

''karnende hepsi beş olursa bisiklet alacağım''

Çalışırız,karnede hepsi beş gelir..

Çok basit gözükse de küçük şeyler

daha çocukken başlar

güven yada güvensizlik..

Bu dönemde pek güveni sorgulamazsın

çünkü anne babanın canıdır evladı,

tutarlar sözlerini..

Sonra arkadaşlar..okul hayatı başlar.

Anne babamız gibi onlara da güvenmek isteriz..

ama hatalar,ilk sürtüşmeler,çekişmeler

bu dönemde başlar ne yazık ki..

kardeşim dediğiniz,her yerde övdüğünüz,

onun yerine kopya çektiğiniz,ceza aldığınız arkadaşınız

bir gün bir kıza bıraktırır size kardeşliğinizi..

ya da her daim koştuğun,yanında olduğun arkadaşın

sen zor durumdayken yanında olmaz,bir anda yokoluverir..

''lanet olsun'' deyip çekip gitmek istersin

ama arkadaşındır ''canı sağolsun'' diyebilirsin sadece..


Bir gün evlenirsin,güzeldir herşey,cicim aylarında..

sonra başlar kırgınlıklar,hatalar..

kavgalar artar..

herşeyi oturtmaya çalışırsın,onu korursun,

översin çevrene,fedakarlık ne gerekiyorsa yaparsın

tek istediğin mutlu olmak..

bir gün evlendiğin adam/kadının bambaşka biri olduğunu farkedersin

tanımlayamadığın bir cisim gelir oturur boğazına..

kalbinde ağrılar,

ağlayınca geçer sanırsın,geçmez.

...

Sanırım hep limanlar aradık sığınacak kendimize..

kalabalıklarda bir umut bulmaya çalıştık

kalabalık arttıkça biz daha da ıssızlaştık

daha yalnız...

daha güvensiz..

belki de bizi bu kaos dünyadan çekip alacak bir el aradık,

bizi mutlu edecek eli..

Hep ona güvenmek istedik..

Yıllar yılı hep hayatımızda olacağını hayal ederek..

Farklı,değişen,tuhaf bir devirdeyiz şimdi..

Güvensizliğin kulaklara küpe olduğu zamanlarda..


Nedense kendimi çok hırpaladığım,

çok ağladığım bir zaman da akrabalarımdan biri

-''...Bu zamanda herkese kuşkuyla bakacaksın önce..Gazetelerde hergün neler okuyoruz.

Kuşkuyla yaklaş ki fazla zarar görmeyesin,senin iyiliğin için söylüyoruz bunları...'' demişti.

Öncelikle o ve onun gibileri kutluyorum.

Gerçekten..

Bulunduğumuz zamanın farkında çünkü..

Amatör bir ruh taşımıyor artık,bilenmiş..

Ne kadar tehlikeli,güvenilmez bir hayatın pençesindeyiz,bilincinde..

Ve bütün çabası da beni bu pençeden en az zararla çıkarmaya çalışması..

-pençede olup olmadığım tartışılır-

Yine de teşekkür ederim

Kökünü çoktan salmış bir ağacın kırılan dalı olmamı istemiyor çünkü..

Eeee??!

E si yaşayıp gidiyoruz

Fakat gitgide izoleyiz..

kör olmuşuz adeta..

işini göremeyen,kendine zarar veren

kör bir bıçak taklidi yapıyoruz..

Ve bu okadar ileri safhada ki insanlarda

her gün gazetede okuduğu,televizyonda yaptıklarından dolayı

beddua ettiğini herkes sanmaya başlıyorlar


Hayat bir oyun derler ama her seferinde..

Fakat bizim insanımız daha senaryo yazılmadan

kör olmayı başarabilmiş durumda..

Huysuzlar da üstelik..

Ellerinde bastonlar,önlerine gelen herkese vuruyorlar..


Yaşam,yaşamak bize armağan oysa..

Acısıyla,tatlısıyla,tedbiriyle,vurdumduymazlığıyla..

Genç yaşta olmama rağmen hayatın hüzünlü yada sevinçli

her yönünü gördüğüme inanıyorum

ve yaşadığım süreyle öğrenecek,görecek çok vaktim olacak..

Çok koşup çok yoruldum..

Şu an dışardan gelecek hiçbir saldırıdan korkmuyorum

içerden geleceklere de hazırım.

O denli sağlam hissediyorum kendimi..

Bir saat sonra,bir gün sonra,bir hafta sonra hatta bir dakika sonra

ne hissederim bilmiyorum fakat yaşam atölyesinde bileniyorsunuz..


Ama yine de şu bir gerçek ki;

her kötü görünenin kötü olamayabileceğini,

her iyi görünenin iyi olamayabileceğini bilerek,

adam gibi,

senaryosu birdenbire değişebilen bir oyunun içindeymiş gibi

yaşamalı insan..

Her atasözüne inanmamalı,deyimlerle yürümemeli,

annesinin hemen uyuması için uydurduğu kötü hikayelerle

büyümemeli insan..


Ne herşeye güven, ne de aşırı şüphe içinde ol!

üzülmek istemiyorsan hayatta herşeye hazırlıklı ol..




Hiç yorum yok: