25 Aralık 2010 Cumartesi

Paramparç(aşk) ve Aciz bir gece..

Kuş uçmaz kervan geçmez şehirler gibi buruktu yüreğim..

Her tarafta tuhaf azap dolu bir sessizlik..

Ağaçlar yollar sessizliğe bürünmüş,herşeyde ince bir sitem vardı..

Evler,Binalar donmuş,taşlar çatlamış,yüzüm yıpranmıştı..Güneş inadına batmaktaydı,

yağmur çoktan terk edip yalnızlığa mahkûm etmişti beni.

Bedenim acı üstüne acı çekiyordu, ruhum ise paramparçaydı.

Attığım her adımla birlikte içimi içime gömüyordum.

Tüm şehir solmuştu ve ne zaman çıkıp bir iki saat yürümeyi düşünsem boş caddelerde,

ayakkabılarımın sesi yırtıyordu kulaklarımı.
Terk edilmiş barakaların yanından geçip dolu gözlerle izliyordum boşluklarını.

Eve döndüm.

En koyu boyalarımın canını sıkıp çıkarttım tüplerinden ve şiddetle yürüdüm tuvalimin üzerine.

Biraz daha siyah, biraz daha, daha fazla aslında ve koyu kırmızı, en kırmızı, en soğuk tonları yalnızlığın…

Kazırcasına beynimin diplerini döküyordum düşüncelerimi.

Bu şehri yeniden var etmeliydim ve edebilirdim.

Daha hızlı, daha güçlü, daha hırslı vurmalıydım her fırça darbesini.

Tüm otobüsleri bu şehirden geçirmeliydim,

her yeri siyah ve koyu kırmızıya boyamalıydım ve tüm boş barakaları doldurmalıydım şarapçı sanatçılarla.

Nefes aldım.

Yerimden kalkıp uzaktan baktım resme.
Biraz daha öfke bulmalıydım ve kusup bilinçaltımı, alt üst etmeliydim tüm sessizliğini bu şehrin.

Sert olmalıydı bakışları kahramanlarımın, kendilerine bakanları korkutmalıydı renklerimin her tonu.

Şarap içtim.

İçtiğim her kadehte içimi içime gömdüm ve kendi çiçeklerimi kendim söktüm içimden.

Işığı kapattım.

Uyumalıydım ve uyandığımda hırsla doğan bir güneş bulmalıydım bu şehirde.

Hiç yorum yok: