13 Ağustos 2011 Cumartesi

Gökçeada,gece,sen ve sessizlik..

Rüzgarın sesini dinliyorum..                                                          

Mumun alevi duvarda gölgeler nakşederken

gecenin sessizliğini duyuyorum..

Kimseler yok,koca dünya ortasında

bir sen,bir ben..

ne gidecek bir yer,

ne duyabilecek birisi..

Çabalıyorum ama yorulmak istemiyorum düşüncelerle

kapılıyorum saatlerin korkusuna

iliklerimi saran bir kıpırtı hissediyorum..

hayatın varlığını,yaşanacak duyguları

getiriyor bana

aynı heyecanları bedenimin olmadık yerlerinde

hissediyorum..

Birşeyler anlatıyor

Rüzgarın sesi bu;

seni bana anlatıyor..

yeniden doğmayı,

yeniden herşeye başlamayı öğretecek olan rüzgar!..

Anlatıp geçti seni bana..

Rüzgarları bilirsin

Çabuk ve ürkütücüdür..

etrafına ne bıraktığını anlamadan

öylece çekip gider..


bana anlattığı şeylerde aradım seni,

bir ipucu,belki yeni bir bekleyiş..



Ve sonunda buldum..

Bana anlatmak istediği şey

senin kalbinin sesiymiş..

çabuk geçmesine rağmen

en önemli yeri atlamadan bana bırakıp gitmiş..

dinledim saatlerce

varlığını hissettim.

yaşadım ve gelmeni bekledim.

kocaman dünyanın sessiz kalan kısmında sende varmışsın

sessizliği paylaşırken geceyle

sana sesleniyorum

sen duymuyorsun..

Rüzgara sesleniyorum sonra;

Bu sefer sesiyle birlikte kendisini de getir,

özlüyorum diyorum

bu zamana kadar getirdiğin sesinde ruhunu hissettim,

getirdiğin kokusunda bedenini hissettim

bana bu sefer kendini getir

kendimin ben olduğunu hissedeyim


Beni bir kez daha hayata bağlayacak herşeyi ile

yeni bir dünya kuracak olan sensin..


Sevdiğim,

Bu kadar sessizlikte sensiz bırakma beni!..



















Hiç yorum yok: