Küsmek ve darılmak için bahaneler aramak yerine,
sevmek ve sevilmek için çareler arayın!
Elinde ne varsa hayata dair,ötesi hiçbir şey ya da vesair...Hani demiş ya şair: Mutluluğu sende bulan senindir; ötesi misafir...
30 Kasım 2012 Cuma
28 Kasım 2012 Çarşamba
zodiac says :p
Merkür gerilemesi sükür ki biter.. küsler barisir..
iletisim artar..kaygilar azalir..uykular düzelir..yolculuklar baslar..:)
Hadi bakalimm!..:p
iletisim artar..kaygilar azalir..uykular düzelir..yolculuklar baslar..:)
Hadi bakalimm!..:p
Etiketler:
burçlar,
horoskop,
merkür,
merkür gerilemesi,
zodiac
26 Kasım 2012 Pazartesi
Bir kere de yanılayım ya noooluuurrr :p
Hayatta bir karar verirken
en kötüsü belirsizlik..
kararsızlık bence..
İşi uzatıp sürünceme de bırakmak
belki daha da kötüye gitmesine,
hayatınızı yanlış yerlere doğru sürüklenmesine
sebep oluyor..
En kötüsü de olsa
zaman sizi haklı çıkarana kadar kendinizden
hayatınızdan, kararlarınızdan,
kişiliğinizden ödün vermeyin!..
Gün gelip arkanıza dönüp baktığınızda
ne kadar haklı olduğunuzu anlıyorsunuz!..
Hayatımda bu zamana kadar
verdiğim hiçbir karardan pişmanlık duymadım..
hep geç yada erken olmasına kızmışımdır
Şu anda geç kalınmış ama doğru karar verdiğimi
düşünerek ama zaman yanılmadığımı göstererek
bana 'iyi ki'' dedirtiyor!..
O kadar mutluyum ki anlatamam :)))
mesleğinizi seçerken, eşinizi seçerken ya da yeteneklerinizi
tartarken mutlaka kararlı olun..
Ne istediğini..neyi neden istediğini..
neyin ya da kimin seni mutlu edeceğini..
neleri yapabileceğini..
kendini bilmek önemli!..
gerisi çorap söküğü gibi..
Hayat gerçekten böyle!..
This way or That way :p
sevgiler :)
en kötüsü belirsizlik..
kararsızlık bence..

belki daha da kötüye gitmesine,
hayatınızı yanlış yerlere doğru sürüklenmesine
sebep oluyor..
En kötüsü de olsa
zaman sizi haklı çıkarana kadar kendinizden
hayatınızdan, kararlarınızdan,
kişiliğinizden ödün vermeyin!..
Gün gelip arkanıza dönüp baktığınızda
ne kadar haklı olduğunuzu anlıyorsunuz!..
Hayatımda bu zamana kadar
verdiğim hiçbir karardan pişmanlık duymadım..
hep geç yada erken olmasına kızmışımdır
Şu anda geç kalınmış ama doğru karar verdiğimi
düşünerek ama zaman yanılmadığımı göstererek
bana 'iyi ki'' dedirtiyor!..
O kadar mutluyum ki anlatamam :)))
mesleğinizi seçerken, eşinizi seçerken ya da yeteneklerinizi
tartarken mutlaka kararlı olun..
Ne istediğini..neyi neden istediğini..
neyin ya da kimin seni mutlu edeceğini..
neleri yapabileceğini..
kendini bilmek önemli!..

Hayat gerçekten böyle!..
This way or That way :p
sevgiler :)
karalamaca..
Bir arpa boyu ilerlemeyenleri gördükçe
''iyi ki'' dediğim çok şey var!.. :)
''iyi ki'' dediğim çok şey var!.. :)
23 Kasım 2012 Cuma
Ne diyor şair?!
'Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış'
'Kendi yolumu çizdiğimde anladım'....
'Kendi yolumu çizdiğimde anladım'....
21 Kasım 2012 Çarşamba
dünden kalan anekdot :kayıp çanta
Teyzoşum aradı
Derin'im şirinem hasta olmuş..
zaten burnumda tütüyor, işten
zaman buldukça görüyorum
Hemen hazırlanıp çıktım
-ölürüm ben güzelliğime :p -
taksiye atlayıp gittim ama
iş yogunluğu bir yandan
bir elimde kol çantam,
diğer elde bilgisayar ve evrak çantam
ağırlıktan dolayı arka koltuğa attım aceleyle.
İnerkende cüzdandan ödeyip indim
yanımdaki bilgisayar çantasını alıp çıkmışım
kol çantası arkada kalmış..
-dalgınım bu aralar yorgunluktan sanırım-
Daha sonra durağa giderken farketmiş allahtan taksi şöförü..
yoksa belki daha sonra binen müşteri filan derken kaybolabilirdi
Neyse efenim duraktakilere teslim edince çantamdaki kartvizitliğimden
irtibat bilgilerime ulaşıp aradılar..sağolsunlar :)
Ben de teşekkür edip teslim almaya geleceğimi söyledim..
Daha sonra çantamı almaya gittiğimde duraktaki görevli
bir A4 kağıt liste :p
çıkardı verdi bana..
Çantanın içindekiler..:))
beraber kontrol ettik..
-vivident naneli sakız
- selpak
-rujum
-kolonyalı mendilim
-makyaj çantam
iğne iplik çanta boyu dikiş seti ( yuhh dimi :)
-çanta boyu parfümüm,
-arabanın yedek anahtarı (araba sevgilimde olmasına rağmen
yedek anahtar niye benim çantamda anlamadım :D )
-el kremi
- diş fırçası ,tarak, toka vs vs
:)))
eksik olan birşey yok..
Büyük çanta kullanmayı sevmişimdir eskiden beri ama
listeyi ve çantanın içinden çıkanları görünce
çingene bohçası gibi birsürü şey döküldü ortaya :p
Ben bile şaşırdım kendime :s
Biz kadınlar sanırım çantamızda tüm hayatımızı taşıyoruz!..
Duraktakilerde beni izliyor buarada çantamı yerleştirirken..
-''Afedersiniz, sakıncası yok dimi, bakıyoruz ama ?!''
- ''Neden?''diye sordum
-''Hepimiz denedik arkadaşlarla ama tüm bunları çantanıza sığdıramadık,
nasıl becerebildiğinizi görmek istiyoruz!..''
:))))
Derin'im şirinem hasta olmuş..
zaten burnumda tütüyor, işten
zaman buldukça görüyorum
Hemen hazırlanıp çıktım
-ölürüm ben güzelliğime :p -
taksiye atlayıp gittim ama
iş yogunluğu bir yandan
bir elimde kol çantam,
diğer elde bilgisayar ve evrak çantam
ağırlıktan dolayı arka koltuğa attım aceleyle.
İnerkende cüzdandan ödeyip indim
yanımdaki bilgisayar çantasını alıp çıkmışım
kol çantası arkada kalmış..
-dalgınım bu aralar yorgunluktan sanırım-
Daha sonra durağa giderken farketmiş allahtan taksi şöförü..
yoksa belki daha sonra binen müşteri filan derken kaybolabilirdi
Neyse efenim duraktakilere teslim edince çantamdaki kartvizitliğimden
irtibat bilgilerime ulaşıp aradılar..sağolsunlar :)
Ben de teşekkür edip teslim almaya geleceğimi söyledim..
Daha sonra çantamı almaya gittiğimde duraktaki görevli
bir A4 kağıt liste :p
çıkardı verdi bana..
Çantanın içindekiler..:))
beraber kontrol ettik..
- selpak
-rujum
-kolonyalı mendilim
-makyaj çantam
iğne iplik çanta boyu dikiş seti ( yuhh dimi :)
-çanta boyu parfümüm,
-arabanın yedek anahtarı (araba sevgilimde olmasına rağmen
yedek anahtar niye benim çantamda anlamadım :D )
-el kremi
- diş fırçası ,tarak, toka vs vs
:)))
eksik olan birşey yok..
Büyük çanta kullanmayı sevmişimdir eskiden beri ama
listeyi ve çantanın içinden çıkanları görünce
çingene bohçası gibi birsürü şey döküldü ortaya :p
Ben bile şaşırdım kendime :s
Biz kadınlar sanırım çantamızda tüm hayatımızı taşıyoruz!..
Duraktakilerde beni izliyor buarada çantamı yerleştirirken..
-''Afedersiniz, sakıncası yok dimi, bakıyoruz ama ?!''
- ''Neden?''diye sordum
-''Hepimiz denedik arkadaşlarla ama tüm bunları çantanıza sığdıramadık,
nasıl becerebildiğinizi görmek istiyoruz!..''
:))))
19 Kasım 2012 Pazartesi
karalamaca..
son günlerde dikkatimi çeken
istanbuldaki turist sayısı..
inanılmaz fazlalaştı..
Bilmiyorum fark ediyormusunuz ama
alışveriş merkezlerinden tutun da
bar ve restorantlara kadar her yerde
fazlasıyla yabancı ülke vatandaşlarına denk
geliyoruz son günlerde..
Dünyada gittikçe revaçta mı istanbul,
gözde bir il mi oldu anlamadım ama
her geçen gün kendimi azınlık hissetmeye başladım :)
taksimde, bebekte mekanlardan

nişantaşı citys te avm ye
kadar azımsanmayacak düzeyde
yabancı ülke vatandaşı görüyorum
sevindirici mi,endişe edilecek bir durum mudur
bilmiyorum ama
sanırım eleştirdiğimiz yönlerine rağmen
dünya gözdesi bir kentte yaşıyoruz.
p.s. benim gibi ege aşığı birinden de
istanbul' a dair 'yiğidi öldür ama
hakkını da ver' yazısı oldu ama görünen bu
ne diyim :p

inanılmaz fazlalaştı..
Bilmiyorum fark ediyormusunuz ama
alışveriş merkezlerinden tutun da
bar ve restorantlara kadar her yerde
fazlasıyla yabancı ülke vatandaşlarına denk
geliyoruz son günlerde..
Dünyada gittikçe revaçta mı istanbul,
gözde bir il mi oldu anlamadım ama
her geçen gün kendimi azınlık hissetmeye başladım :)
taksimde, bebekte mekanlardan

nişantaşı citys te avm ye
kadar azımsanmayacak düzeyde
yabancı ülke vatandaşı görüyorum
sevindirici mi,endişe edilecek bir durum mudur
bilmiyorum ama
sanırım eleştirdiğimiz yönlerine rağmen
dünya gözdesi bir kentte yaşıyoruz.
p.s. benim gibi ege aşığı birinden de
istanbul' a dair 'yiğidi öldür ama
hakkını da ver' yazısı oldu ama görünen bu
ne diyim :p
Girişimci ruh ve köreltenler..
bunca koşturmaca
yetmiyormuş gibi
turizm kısmına ağırlık verip
geliştirdikten sonra
gıda işine atılalım dedik
hep yıllardır söylenirdim
neden 'starbucks ve gloria jean's coffee
tarzı yerlerin aynısı ama türk bir firma yok'
diye..
hani hızlı, self - servis, güzel vakit geçirilen
coffe-shop tarzı ama herşey türkiye'den.
çünkü adamlar peçetelerinden
sularına kadar kendi ülkelerinden
ya da yurtdışından getiriyorlar
Sonunda adım attık
Bayağı zorlandım
ilk başta düşüncelerimi
paylaştığımda..
'Risk alıyorsun da
'Daha yeni oturttun da
' Kafayımı yedin, bu zamanda da'

ama herzamanki gibi tüm dünya 'hayır' dese de
ben kafama koyduğumu yapacağımdan
üzerine çok çalıştım
yerin dekorasyonu biter bitmez hizmete girecek
ama bu olayla birlikte son günlerde farkettim ki
insanlar ne kendilerine güveniyor,
ne ülkelerine..
körelmiş vaziyette birçok insan..
yaşadığımız ülke malum..
Gündelik hayatı kurtarmanın derdinde
insanlar olarak aslında kaygılıyız hepimiz..
geleceğimizden endişeliyiz..
yarın nasıl bir sabaha uyanacağımızı bilmiyoruz..
Ülkenin jeopolitik konumu,ekonomik durumlar derken
herkes risk almaktan korkuyor.
Girişimcilik gerçekten cesaret ister.
ve azim kesinlikle!..
Çünkü önünüze çıkacak engellerin bilincinde
bir yapı ve bunlara göğüs gerecek bir azim şart.
Bir kere içinde bulunduğunuz kültür olarak
1-0 yenik başlıyorsunuz..
Toplumsal müeyyidelerin, aile baskısının en fazla
olduğu ülkelerden birinde yaşayınca doğrudan
yaşadığınız kültür sizi -istediğiniz kadar reddedip uzak durun-
etkileyip çevreliyor.
Aileler genelde hep kuruntulu endişeli olduklarından
ve çocuklarını daha 5 yaşından itibaren hep garanti bir işi olsun
diye yönlendirdiklerinden aslında belki de çok farklı yetenekleri olan
gençlerin girişimcilik ruhu ölüyor
Aile değerlerine çok önem veren,
bu konuda çok ta geleneksel bir düşünce de
olmama rağmen bunu çok net söyleyebilirim ki,
ülkemizde aile,toplumsal müeyyideler
birey olmaya,
gençlerin girişimci ruhuna engel teşkil etmekte.
Eskilerin vardır ya deyimi 'aman sigortalı işi olsun' :p
'aman çalışma saatleri belirli olsun'
'aman düzenli bir geliri olsun'
gibi düşünceler ve yönlendirmeler
girişimci ruhu körelten kültürel nedenler
hele de bayansanız daha vahim durum.
'zengin bir koca bul, evlen git' ten tut ta
'kır dizini otur evinde' ye kadar geniş bir koridor
düşünce engeli ile karşı karşıya kalırsınız.
Aileniz ne kadar çağdaş, kültürlü olsa da
hatta size destek olsa da, etrafınız toplum
hala buna ters düşünceler de karşınıza çıkacaktır
bırakın gündelik hayatı, iş hayatında bile başarınızı
bayan olduğunuz için kıskanan hazmedemeyen
kişilere rastlayacaksınızdır.
Kısacası ülkemizin yapısına bakarsak
girişimcilikten çok aslında garanticilik
fazlasıyla yaygındır.
ki iş maddiyatta da bitmiyor..
bir iş için sandığınızdan çok fazla olanağı ve
parası maddi gücü olup kenarda beklemeyi tercih
edip kendini geri çekenleri tanıyorum
Girişimcide olan ve onu harekete geçiren
tek güç vardır :
Cesaret!
Herhangi bir şey yapmak istediğinizde
yada sadece paylaştığınızda
arkadasınız,eşiniz dostunuz
sizin yetersiz olduğunuzdan tutun da
aklınızı kaçırdığınıza kadar türlü
laflar söylerler belki..
hayal kurduğunuz seyler bu müeyyideler
bu baskılar bu sözler yüzünden
size sanki çok uzak zor bir ihtimal gibi gelir
korkular ve endişeler yüzünden
başarısız olacağınıza inanırsınız.
Başkalarını o kadar önemsiyoruz ki
endişelerimiz hareketlerimizi engeller hale geliyor
Yol ayrımı şurdadır aslında
İçinizdeki sese olan inancınız!..
'Siz neyi istiyorsunuz ve
kendinize ne kadar güveniyor
ve inanıyorsunuz?!'
Gereken tek şey bu :
İnanmak!..
...
...
Sonra dönüp arkanıza baktığınızda
'yapamazsın' diyenlere sadece gülümsüyorsunuz,
emin olun!
Sade bir gülümseme..
:)
Sevgiler!.
17 Kasım 2012 Cumartesi
14 Kasım 2012 Çarşamba
Butterfly efect or God signs.....and love!..
ister ritüel bulun,
ister mantıklı,
ama hayatımda çok etkisi olan
ve defalarca karşılaştığım bir durum..
biraz geç çıktığınız için yolda
kazaya denk gelmediğinizi
görürsünüz bazen..
ya da hiç beklemediğiniz bir anda
süpriz bir gelişme olur..
Bir gün kalkarsınız gergin
ve hiçbir neden yokken sinirlenip
çıkıp dolaşmışsınızdır,
ayaklarınız sizi hiç tasarlamadığınız
bir yere, bir mekana ya da bir semtte götürmüştür..
birileriyle tanışıp iş bağlantısı kurmuşsunuzdur..
en olmadık bir yerde mesela..
avazınız çıktığı kadar bağırmış,
ya da konuşmak yerine susmuşsunuzdur..
herşeyin birbirine ilintili olduğunu
çok sonra farkedersiniz..
Belki beş dakika önce çıkmış,
yolda rastlamışsınızdır hayatınızın aşkına..
ya da yolda çarpıp geçmişsinizdir birbirinize..
Farklı yerlerde aynı gün batışını
izlemişsinizdir..
Ağaçların arasında yürümüşsünüzdür..
biranda girdiğiniz kitapçıdan o çıkmıştır..
ya da farklı aralıklarla aynı mekanda
aynı koltuklara
oturmuş, sohbet etmişsinizdir..
Belki vapura ilk atlayan olurken sen,
o en sona kalmıştır..
aynı vapurda farklı köşelerde
martılara simit atmışsınızdır..
Aynı bankamatik kuyruğundaydınız
ve öylece geçip gittiniz belki..
sabah yürüdüğünüz için kaçırdığınız otobüse
o koştuğu için yetişmiştir bir gün..
aynı anda ağlamış,
aynı isyanları
başka insanların omuzlarında
söndürmüşsünüzdür ya da..
sen dışardayken
o içerdedir belki
ama
bir kelebeğin kanat çırpışı kadar
basit,
çook uzaklarda
fırtınalara sebep olacak
belki hayatınızda çok büyük değişikler
yaratacak kadar etkin
bir gerçeklik
deneyimlenen..
Ama gündelik hayatta ama iş hayatında
kariyer..aile..iş..aşk..
Evrende hiçbirşey rastlantı değil,
başıboşluk yok
kaos zannettiğiniz şeylerde bile bir düzen var..
-En azından benim için öyle :) -
ister mantıklı,

ve defalarca karşılaştığım bir durum..
biraz geç çıktığınız için yolda
kazaya denk gelmediğinizi
görürsünüz bazen..
ya da hiç beklemediğiniz bir anda
süpriz bir gelişme olur..
Bir gün kalkarsınız gergin
ve hiçbir neden yokken sinirlenip
çıkıp dolaşmışsınızdır,
ayaklarınız sizi hiç tasarlamadığınız
bir yere, bir mekana ya da bir semtte götürmüştür..
birileriyle tanışıp iş bağlantısı kurmuşsunuzdur..
en olmadık bir yerde mesela..
avazınız çıktığı kadar bağırmış,
ya da konuşmak yerine susmuşsunuzdur..
herşeyin birbirine ilintili olduğunu
çok sonra farkedersiniz..
Belki beş dakika önce çıkmış,
yolda rastlamışsınızdır hayatınızın aşkına..
ya da yolda çarpıp geçmişsinizdir birbirinize..
Farklı yerlerde aynı gün batışını
izlemişsinizdir..
Ağaçların arasında yürümüşsünüzdür..
biranda girdiğiniz kitapçıdan o çıkmıştır..
ya da farklı aralıklarla aynı mekanda
aynı koltuklara
oturmuş, sohbet etmişsinizdir..
Belki vapura ilk atlayan olurken sen,
o en sona kalmıştır..
aynı vapurda farklı köşelerde
martılara simit atmışsınızdır..
Aynı bankamatik kuyruğundaydınız
ve öylece geçip gittiniz belki..
sabah yürüdüğünüz için kaçırdığınız otobüse
o koştuğu için yetişmiştir bir gün..
aynı anda ağlamış,
aynı isyanları
başka insanların omuzlarında
söndürmüşsünüzdür ya da..
sen dışardayken
o içerdedir belki
ama
bir kelebeğin kanat çırpışı kadar
basit,
çook uzaklarda
fırtınalara sebep olacak
belki hayatınızda çok büyük değişikler
yaratacak kadar etkin
bir gerçeklik
deneyimlenen..
Ama gündelik hayatta ama iş hayatında
kariyer..aile..iş..aşk..
Evrende hiçbirşey rastlantı değil,
başıboşluk yok
kaos zannettiğiniz şeylerde bile bir düzen var..
-En azından benim için öyle :) -
dipnot:
Zeki Demirkubuz' a hayranım!..
-Bu hafta filmlerini izleye izleye
bu kanıya vardım:)
senaryoyu işleyişi,tarzı,yönetmenliği..
tek kelimeyle harika!..
Etiketler:
dipnot,
Film,
sinema,
yönetmen,
zeki demirkubuz
12 Kasım 2012 Pazartesi
that's right
'' İmkansız, bu dünyayı değiştirebilecek gücü içlerinde keşfetmek yerine
kendilerine sunulan dünyada yaşamayı daha kolay bulan,küçük insanların
ortaya attığı büyük bir kelimedir!..''
kendilerine sunulan dünyada yaşamayı daha kolay bulan,küçük insanların
ortaya attığı büyük bir kelimedir!..''
karalamaca..
Her hafta sonu deli bir tempoyla gibi çalışıp
herkesin aksine pazartesi salı dinlenen biri
olarak tam tersini yaptım bu hafta..
döngüyü değiştirebildim..
Tempoyu kesip sinemada soluklandık efenım :)
Hiç sevmediğim halde önce türk filmi deneyelim dedik
-Bir tek Yılmaz Erdoğanı senaryo oyunculuk edebiyat yönünden severim-
Türk sineması yönünden hala maalesef eksiğiz ama..
'Evim sensin' e girelim dedik..
Yorumlarda güya ağlamışlar filan ama
biz de duygusallaşmaya endekslenmiş halde gittik
amma velakin gülmekten yaş geldi gözlerimizden :))
Gerçi filmden çok film öncesi olaylarda çok etkili
oldu bunda ama :)))
Kavacık'taki Boğaziçi sinemaları
bilgisayarın icadından önceki yıllarda olduğu gibi
fotokopiden bi oturma planı üzerine çarpı koyup,
oturacağımız yeri elimize verdiği koçanın üzerinde yazarak
zaten bombayı patlattı :)))
Salon da her zaman gittiklerimizden farklı olduğundan
'acep film kopar mı, yangın çıkar mı, deprem olur mu ki''
die ihtimalleri sıralayıp geyiğe sardık resmen :D

Film fena değil..
Fahriye Evcen oyunculuk olarak
başarılı..
çocuksu tavırları hoştu..
Ve esas kahramanımız..
Özcan Deniz..
İnşaatta çalışan bir marangoz..
Ama herzamanki gibi tarz..
giyim,kuşam,hal hareket..
ne giyerse giysin üstünde bu kadar
iyi duran, taşıyabilen ender
insanlardan..
Bence sanatcılığından çok öte herzaman karizmatik bir model..
Kenan imirzalioğlu ndan sonra sinemaya yakışan tek yüz..
iç ses: ülkemizde inşaatta çalışan böyle işçiler varsa
bütün millet şantiyelere takılır valla :p
Ağır çekimler,cool sahneler..
yakışmış :)
İlk yarıda zaten böyle bir imaj oluşunca
pek te bişiy beklemiyorsunuz
filmden acıkcası..
...
...
Hal böyle olunca çıkıp ikinci aklımızda olanı
çıkaralım dedik..
Skyfall dan bahsetme vakti..
Bugün baktığım haberlere göre evim sensin skyfall' a
fark atmış gişelerde..:s
- nasıl olduysa??!!..-
sasırdım acıkcası..
ilk sahnelerde zaten Türkiyede cekilen
görüntüleri seyredip yorum yapabilirsiniz..
Tabi sadece Türkiye nasıl görünüyomuş diye bakmak isterseniz...
Ama tam o sırada adele abla müthiş jenerikle giriyor ki
ben sevdim açıkçası..:)
Ha müthiş bütçelerle araba parçalayan, patlamalardan kaçınmayan,
herşeyi düşünen bu büyük prodüksiyonların atladığı çok şey var
göze takılan ama yine de haftanın en iyi filmlerinden
biri..
tavsiye ederim..
Buarada otoshow anekdotları kaldı..
Neyse bir sonraki sefere artık :)
Sevgiler!..
herkesin aksine pazartesi salı dinlenen biri
olarak tam tersini yaptım bu hafta..
döngüyü değiştirebildim..
Tempoyu kesip sinemada soluklandık efenım :)
Hiç sevmediğim halde önce türk filmi deneyelim dedik
-Bir tek Yılmaz Erdoğanı senaryo oyunculuk edebiyat yönünden severim-
Türk sineması yönünden hala maalesef eksiğiz ama..
'Evim sensin' e girelim dedik..
Yorumlarda güya ağlamışlar filan ama
biz de duygusallaşmaya endekslenmiş halde gittik
amma velakin gülmekten yaş geldi gözlerimizden :))
Gerçi filmden çok film öncesi olaylarda çok etkili
oldu bunda ama :)))
Kavacık'taki Boğaziçi sinemaları
bilgisayarın icadından önceki yıllarda olduğu gibi
fotokopiden bi oturma planı üzerine çarpı koyup,
oturacağımız yeri elimize verdiği koçanın üzerinde yazarak
zaten bombayı patlattı :)))
Salon da her zaman gittiklerimizden farklı olduğundan
'acep film kopar mı, yangın çıkar mı, deprem olur mu ki''
die ihtimalleri sıralayıp geyiğe sardık resmen :D

Film fena değil..
Fahriye Evcen oyunculuk olarak
başarılı..
çocuksu tavırları hoştu..

Özcan Deniz..
İnşaatta çalışan bir marangoz..
Ama herzamanki gibi tarz..
giyim,kuşam,hal hareket..
ne giyerse giysin üstünde bu kadar
iyi duran, taşıyabilen ender
insanlardan..
Bence sanatcılığından çok öte herzaman karizmatik bir model..
Kenan imirzalioğlu ndan sonra sinemaya yakışan tek yüz..
iç ses: ülkemizde inşaatta çalışan böyle işçiler varsa
bütün millet şantiyelere takılır valla :p
Ağır çekimler,cool sahneler..
yakışmış :)
İlk yarıda zaten böyle bir imaj oluşunca
pek te bişiy beklemiyorsunuz
filmden acıkcası..
...
...
Hal böyle olunca çıkıp ikinci aklımızda olanı
çıkaralım dedik..
Skyfall dan bahsetme vakti..
Bugün baktığım haberlere göre evim sensin skyfall' a
fark atmış gişelerde..:s
- nasıl olduysa??!!..-
sasırdım acıkcası..
ilk sahnelerde zaten Türkiyede cekilen
görüntüleri seyredip yorum yapabilirsiniz..
Tabi sadece Türkiye nasıl görünüyomuş diye bakmak isterseniz...
Ama tam o sırada adele abla müthiş jenerikle giriyor ki
ben sevdim açıkçası..:)
Ha müthiş bütçelerle araba parçalayan, patlamalardan kaçınmayan,
herşeyi düşünen bu büyük prodüksiyonların atladığı çok şey var
göze takılan ama yine de haftanın en iyi filmlerinden
biri..
tavsiye ederim..
Buarada otoshow anekdotları kaldı..
Neyse bir sonraki sefere artık :)
Sevgiler!..
9 Kasım 2012 Cuma
8 Kasım 2012 Perşembe
Sükunet..

Uzun zaman olmuştu
kendimi dinlemeyeli..
iş,güç vs tınn!..
ohh mis mişş :p
Artık nasıl 'tak' dediyse 'yeter'dedim
ve tası tarağı topladım..:)
Kasım ve aralık ayları işlerim açısından en yoğun aylardan
ve döner dönmez işlere adapte olmak hele de tatil sonrası
zor da olsa koşturdum..
Ama benden bu kadar!.:)
İnsanüstü bir efor sarfeder hale geldim artık
Biraz da sevdiklerime vakit ayırmalıyım..
di mi ama :)
Hava ılık..
Deniz miss..
rüzgarlı bir hava hafiften ama en sevdiğimden..
Çok derin bir nefes alıp içime cekiyorum huzuru..
toptan yutmak istiyorum neredeyse..
Haldır huldur koşturmak yok..
ofiste- dışarda durmaksızın devam eden telefon trafiği..
Gürültü..kalabalık..insanlar..zorunluluklar..iş güç herşeyden uzak..
Ohhh...
kah geziyorum dolaşıyorum,
kah oturuyorum
Yavaş hareket ediyor ama herşey..
-Doğayla başbaşa kaçak bir ruh :p -
bende uyum sağlıyorum..:p
Arasıra sıradan insan tipleriyle karşılaşıyorum..
Öyle büyük hesapları yok..
Karmaşık kurnazlıklar ve menfaatten uzak
hayatı yudumluyorlar..
Para kazanma hırsı yok..
Birbirinin üstüne basıp geçme derdi olmayan,
samimi doğal yürekler..
yummuş gözlerimi doğayı seyrediyorum..
Öylece durağan..kıpırdamadan..
Ne etliye ne sütlüye karışmadan
sinirleri bozulmadan
yaşam telaşına kapılmadan
sükunet içinde yaşayabiliyorlar yaa..
Ruhum burada kitli kalıyor..
....
Sonra mı?!!
...
Şişşşttt..
Sessizlik!..
peace..
''Ah gideni değil de kalanı boğar ayrılrılık, yanar dağlar kadar,
Yanlızlıktır yoldaşın artık mevsim hep sonbahar
Gün geceye kavuşur, yüreğin uyuşur,
El çekersin bütün dünyadan,
Hasretin tutuşur, anılar uçuşur,
Acı bir elvadadır arda kalan,
Yalan ötesi yalan de yalan..
Sana değil sitemim kaderime küserim
Birgün kavuşuruz nasılsa derim
Özlemek ne demek iyi bilirim
Gün geceye kavuşur, yüreğin uyuşur,
El çekersin bütün dünyadan,
Hasretin tutuşur, anılar uçuşur,
Acı bir elvadadır arda kalan,
Yalan ötesi yalan de yalan...''
Müzik - Cahit Berkay -
Derya Petek / Ardakalan
1 Kasım 2012 Perşembe
Bi soluk alalım :p
Uzun zaman olmuşş..:p
Bloğumu özlemişim :))
Ne çok şey birikmiş..
Bayram bunalımına giremedim şükür bu yıl..:)
Zaten onaylamadığım ritüel olarak karşı çıktıgım bir bayram,
hayvan pazarları görüntüleri görüp sinirlenmek yerine
karış karış avrupanın bir kısmını (Atina,Roma,Florensa,Napoli,Venedik,Milano,Marsilya..)
derken gezdik gördük eğlendik..
- seyahat notlarına ayrı bir zaman ayırdık efenim :)-
Günler ve haftalardan sonra sonbahar..
ve kış geldi sayılır..
Gardrop resetleme zamanı..:p
sevdiğim mevsim yaklaşmış
içim çiçek :))
Yalnız döner dönmez
biriken işlerle yüzleşmen
ve koşturmaya adapte olman zor olsa da
işler güçler..seni bekler :))
Son günlerde özel ilgi alanlarıma zor da olsa vakit ayırabiliyorum..
Benim için son dönem 'zaman' öyle önemli hale geldi ki anlatamam..
Herşey için bir zaman tablosu oluştu nerdeyse :p
Sabahın dördünde beşinde de olsa film seyreder
kitaplara dalan,
saman kağıtlardan yapılmış ajandasına
yazılar, notlar, denemeler yazan,
tarihi araştırmalar yapan,
-yarasa gibi olsa da düzen :p -
bir şekilde vaktimi programlayabilen
bir konuma geçtim
Araya iş arası ney kursu ve senaryo atölyesi girdi bi de:)
Artık ötelediğim herşeyi
yada zaman yok diye es geçtiğim birçok şeyi
programlar veya birşekilde vakit ayırıp yapar
konumdayım..
Çevremdeki insanlar yoğunluğumdan şikayet etse de
işimle,sevdiklerimle hiç olmadığı kadar mutluyum...
Sorumluluklarımı da yerine getiriyorum..
Çıkıp hava da alıyorum..
Gerçek dünyadan daha fazla huzurlu ve mutlu olmamı
sağlayan sevgilimle de vakit geçiriyorum..
'Çok çalışıyorsun'
'Çok yoğunsun, hayatını yaşamıyorsun'
diye nitelendirenlerin aksine hayatımda hiç olmadığı
kadar mutlu ve huzurluyum!..
Kendime ayırdığım zaman dilimini
hayattaki saçma boşluklar yerine
kitap okumak, müzik, kendi yazdığım romanım,
film kareleri, gözlemlediğim ara ara karakterler,
sinema,tiyatro ve geziler alıyorsa
ve zaman yetmeyip geçip gidiyorsa ne mutlu bana!..:)
Ve bunu dışardaki kalabalığın 'yoğunluk' olarak yorum
getirmesini umursamıyorum..
Kimse kusura bakmasın;
sözsüz- enstrumental müzikten,avrupa sinemasından,
tüm ağırlığıyla gerçek edebiyattan vazgeçemem..
ruhunu,kafasını,yüreğini,kemiklerini hatta
içindeki boşluğu dolduran herşeye sadık ve onlardan
vazgeçemeyecek kadar eski kafalı biriyim sanırım :p
Bugün kavuştum hepsine uzun bir aradan sonra..
kitaplarıma,kalemlerime ve yazılacaklara..:)
Masamın üzeri,
sonrasında yatağımın üstü
okumak,yazıp çizmek notlar almak
kadar zevkli birşey yok benim için..
Hava soğuk ama
dışarı çıkma vakti alışveriş yapmalıyım..
Sonbaharın soğuğu kemiklerime kadar işlese de
seviyorum..:)
Bu mevsimin gelişi beni çok fazla heyecanlandırıp mutlu etmiştir
yaprakların dökülmesi, rüzgarın hışırtısı,
kurşuni renkler eskiden bu yana hoşuma gider..
Bu mevsim de böyle oldu :))
Herkese selamlar!
en önemlisi bu güzel mevsime :)))
Hadi bakalım :p
Bloğumu özlemişim :))
Ne çok şey birikmiş..
Bayram bunalımına giremedim şükür bu yıl..:)
Zaten onaylamadığım ritüel olarak karşı çıktıgım bir bayram,
hayvan pazarları görüntüleri görüp sinirlenmek yerine
karış karış avrupanın bir kısmını (Atina,Roma,Florensa,Napoli,Venedik,Milano,Marsilya..)
derken gezdik gördük eğlendik..
- seyahat notlarına ayrı bir zaman ayırdık efenim :)-
Günler ve haftalardan sonra sonbahar..
ve kış geldi sayılır..
Gardrop resetleme zamanı..:p
sevdiğim mevsim yaklaşmış
içim çiçek :))
Yalnız döner dönmez
biriken işlerle yüzleşmen
ve koşturmaya adapte olman zor olsa da
işler güçler..seni bekler :))
Son günlerde özel ilgi alanlarıma zor da olsa vakit ayırabiliyorum..
Benim için son dönem 'zaman' öyle önemli hale geldi ki anlatamam..
Herşey için bir zaman tablosu oluştu nerdeyse :p
Sabahın dördünde beşinde de olsa film seyreder
kitaplara dalan,
saman kağıtlardan yapılmış ajandasına
yazılar, notlar, denemeler yazan,
tarihi araştırmalar yapan,
-yarasa gibi olsa da düzen :p -
bir şekilde vaktimi programlayabilen
bir konuma geçtim
Araya iş arası ney kursu ve senaryo atölyesi girdi bi de:)
Artık ötelediğim herşeyi
yada zaman yok diye es geçtiğim birçok şeyi
programlar veya birşekilde vakit ayırıp yapar
konumdayım..
Çevremdeki insanlar yoğunluğumdan şikayet etse de
işimle,sevdiklerimle hiç olmadığı kadar mutluyum...
Sorumluluklarımı da yerine getiriyorum..
Çıkıp hava da alıyorum..
Gerçek dünyadan daha fazla huzurlu ve mutlu olmamı
sağlayan sevgilimle de vakit geçiriyorum..
'Çok çalışıyorsun'
'Çok yoğunsun, hayatını yaşamıyorsun'
diye nitelendirenlerin aksine hayatımda hiç olmadığı
kadar mutlu ve huzurluyum!..
Kendime ayırdığım zaman dilimini
hayattaki saçma boşluklar yerine
kitap okumak, müzik, kendi yazdığım romanım,
film kareleri, gözlemlediğim ara ara karakterler,
sinema,tiyatro ve geziler alıyorsa
ve zaman yetmeyip geçip gidiyorsa ne mutlu bana!..:)
Ve bunu dışardaki kalabalığın 'yoğunluk' olarak yorum
getirmesini umursamıyorum..
Kimse kusura bakmasın;
sözsüz- enstrumental müzikten,avrupa sinemasından,
tüm ağırlığıyla gerçek edebiyattan vazgeçemem..
ruhunu,kafasını,yüreğini,kemiklerini hatta
içindeki boşluğu dolduran herşeye sadık ve onlardan
vazgeçemeyecek kadar eski kafalı biriyim sanırım :p
Bugün kavuştum hepsine uzun bir aradan sonra..
kitaplarıma,kalemlerime ve yazılacaklara..:)
Masamın üzeri,
sonrasında yatağımın üstü
okumak,yazıp çizmek notlar almak
kadar zevkli birşey yok benim için..
Hava soğuk ama
dışarı çıkma vakti alışveriş yapmalıyım..
Sonbaharın soğuğu kemiklerime kadar işlese de
seviyorum..:)
Bu mevsimin gelişi beni çok fazla heyecanlandırıp mutlu etmiştir
yaprakların dökülmesi, rüzgarın hışırtısı,
kurşuni renkler eskiden bu yana hoşuma gider..
Bu mevsim de böyle oldu :))
Herkese selamlar!
en önemlisi bu güzel mevsime :)))
Hadi bakalım :p
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)