30 Ocak 2012 Pazartesi

Kış ve Masumiyet!..




Dışarısı masal gibi..

Bembeyaz..

Pencereden dışarıyı

izliyorum..                                                                 

Ard arda gökyüzünden inen kar tanelerini..

Şehir bembeyaz..                                                  

Eğer soğuğa aldırış etmeyen,

kardan adam yapmak isteyen

munzur bir çocuk taşıyorsan hala içinde

süperdir..

Ama hayatı takip etmeyen bir insansan

senin için pek bir anlam ifade etmiyordur bu kar sanırım..

Belki de Ege' de kar görmeden büyümenin etkisidir bu,

o yüzdendir kar a hasret oluşumuz, bilemiyorum..

sanırım 4 yaşındaydım..

ilk ve son kez kar yağmıştı kentimize..

resmi tatil ilan edilmişti resmen..

postahanede, bankada çalışanlar, okulda öğretmenler ,

dışarı çıkıp

kar topu savaşı yapmışlardı..

O da dosdoğru tutmamıştı..

kaldırım hizasında çamurla karışık olmasına rağmen..


Şimdi bakıyorum pencereden

dışarıya..                                                 

Garip bir yalnızlık hissi kaplıyor içimi..

Peşi sıra dökülen kar taneleri ve tek başına ben..

Cama burnumu dayayıp

sessizce ve sakin sadece seyrediyorum etrafı..

Hüzünlü bir tablo gibi anılarda çocukluğum...

film şeridi gibi geçiyor gözlerimden..

küçük bir çocukken, henüz saflığımızı yitirmemişken

hala bir yılda dört mevsim varken

meterolojiden habersiz kışın keyfini çıkarırdık..

havanın soğuğuna,

yağan karın çokluğuna ya da burnumuzun akmasına

ve üstümüzde kalın kabanlarımız

ya da ayaklarımızda Cat botlarımız olmamasına aldırmadan

saatlerce oynardık.

Sanırım çok küçükken böyle munzurdum..

çocuktuk çünkü,masumduk..

Ozaman dedem ölmemişti..

Ellerinde beyaz lahana posetleriyle gelirdi evimize

Annem beyaz lahana sarması yapsın diye..

Bir de ıhlamur ister, beni dizlerine oturtur

severdi..


O kar günü gelmişti..

hatta eski ve hala benim sakladığım

flaşı ayrı fotoğraf makinesiyle babam annem resim çekilmiştik..

Baba ve anne tarafından hasta olurum diye dışarı çıkarılmamış ben,,

ağlamış,pencereden sokaktaki çocukları izlerken

bana kıyamayan dedemle dışarı çıkıp kar oynamıştım..

Ellerim soğuktan hissizleşene kadar oynamıştık..

Eve döndüğümde dedeye bişiy diyemeyen anne ve babam

üstümü değiştirip ısnmamı sağlamışlardı..

Annem burnumu sildiğim giysimin kol manşetlerinde

parlayan lekeri görür, kızardı:

-Kaçkere dedim sana, şuraya silme burnunu...

sobanın dibinde minderde mayışırdım..

Ve canı sıkılan ben,babaannemin yün topacıyla oynar,

ipleri birbirine karıştırırdım :)

Yazık belki de babaannemin gözlerinin bu kadar bozuk olmasının

nedeni benim kördüğümlerdir :(

....

....

Ve bugün büyümüş..Kocaman olmuşum..

Ne o kent, bütün kar topları..dedem,ıhlamur kokusu ...Hiçbiri yok..

Sürüklenip gitmişim uzaklara..

bir kar yağışı  insanı alıp götürür mü bu kadar uzağa,anılara?!

Duygularımın havayla bir hızla değişmesi sasırtıyor beni..

Pencereden uzaklaşıyorum..

Dönüp müziği açıyorum..

Fonda Manga & göksel düeti..

'dursun zaman' çalıyor..

.......

.......










































Hiç yorum yok: