Deli gibi uğuldayan rüzgar
eteklerimden çekip beni savuracak gibi..
Yağmur çiseliyor usulca..
Hiç bu kadar soğumamıştı hava..
Üşüyorum..
sis çökmüş hafiften..
gözlerimi kısmış uzaklara bakıyorum..
inci tanesi gibi ışıklar..
evler.... arabalar..
kirli bir kent sessizliği hakim...
Dalmışım..
martılar dalgalarla oynaşıyor..
etrafı saran yosun kokusu
dalıp giden ruhumu uyandırıyor..
boğazın ışıltılı serin sularına gömülüyorum bir ara..
güneşin son dakikaları..
Bir hüzün suretinde..
tıpkı insanların gibi..
karışık ve telaşlı...
asık suratlar,geç kalınmışlık hissi
yüze yansımış aceleci ruhlar..
öfkeli bulutlar günah gibi çöküyor üzerine
daha da şiddetleniyor yağmur..
Ey şehri İstanbul!..
şairin dediği gibi koynunda deniz sakladığın için mi
herşeye rağmen bu vazgeçilmezliğin?
....
buğulu bir ayna sanki
yansıttı geçen yıllarımı
zaman çarklarını döndürdü
nice anı saklı koynunda
ne çok sevinç..ne çok hüzün..
......
Duy sesimi şimdi!
iyot kokulu kıyılarına
tutsak etmiycem suskunluğumu..
Herşeyin geçtiğini,
zamanla sonlandığını öğrettin elbet
zorlu yollarının tozunu yuttuk
cebimizde hala umutlar,
acı tatlı seçmelerden payımıza düşeni aldık
demem o ki,büyüdük..
Farklı duygular taşıdık..
farklı şarkılar söyledik
şimdi yüzüne düşen hüzün gibi
tüm şehri kaplar yalnızlık..
işittiğim ses yalnız martılara ait
artık sert ve hoyrat düşüncelerim..
bir kaçış hissine kapılıyorum aniden
göğe uzanmak istercesine başım
istanbul'un en ortasında
nefes almaya çalışıyorum
yüreğimin acıyan yerlerine
ıslak yağmurlar serpiyor,
yalnızlıklarımı sıyırıp usulca
üstüne düşler ekiyorum inatla..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder