29 Kasım 2010 Pazartesi

'Hiç'liğin anatomisi..

Hayatın her teli yalnızlık dolu ince bir sitem aslında..

Zamanın eskittiği yorgunlar olarak yaşıyoruz


Ruhumuzun en karanlık diplerinden seslenir acılarımız, yeryüzünün en uzak köşelerine kadar..

Buruşturup atılan rujlu bir genç kız mendili gibidir aşk; avunup durur ruh,

bedense hep zayıf, hep ayakta..


Hep susuyoruz hayata dair kemikleşiyoruz..katılaşıyoruz adeta

hayata dair bir küçük not düşüyor her günümüzden..


_vakit ölme vakti değil,

sana acı veren ne varsa herşeyi öldürme vakti!


Herşey gibi, herkes gibi, yalnızlık gibi, aşk gibi, zor gibi..

Hayatın koşuşturmasına sıkışmış biz gibi..

kurgulanmış yazgılarımız gibi..

Hep gibi ama hiç, hiç değil bu...



susturmaya çalıştıkça akan

gözyaşlarımıza benziyor herşey..Orospu oluyor kelimelerimiz,

bel kıvırıyor hayata, oysa çoktan kıçını dönmüş hayat bize..


-aşk acılardan büyür

kimsesiz,çaresiz

bir yanı hep eksik

siluetli ama resimsiz...

Hiç yorum yok: