Carlo Bernardini
ne muhteşem bir italyan..
Hem başarılı..Hem mütevazi..Hem Hoş..
Enterasan tanışmamızı ve
iş birliğimiz için gittiğim görüşmede sohbetimizi
kesinlikle paylaşmalıyım dedim
-yoğunluk arası vakit kalırsa yazacağım-
:P
Elinde ne varsa hayata dair,ötesi hiçbir şey ya da vesair...Hani demiş ya şair: Mutluluğu sende bulan senindir; ötesi misafir...
30 Nisan 2012 Pazartesi
Kıskançlık serüveni..

ki
gözün hiçbir şeyi görmez..
seviyorsundur çünkü delicesine..
yüreğinde huzur ve sevgi kol kola dans ediyordur
Beraberlik büyüsü sarmıştır seni
ve asla zarar görsün istemiyorsundur..
Aşıksındır..
ötesi yok..
'O' nu hayatının merkezi yaparsın..
Herşeyinle önemsersin..
Zamanla
Sevdiğin adamın artık yürüyüşünden
'merhaba' demesinden bile nasıl oldugunu, naptığını anlarsın..
Çözmüşsündür..
Hareketlerinden davranışlarından
bir şekilde hissedersin
Bir kadının hisleri her zaman kuvvetlidir
Özellikle önsezileri..
Bir gün aniden kalkar hiç yapmadığın
birşiy yaparsın..hatta asla tasvip etmediğin..
öylesine..
istemsiz..
sıradan bir merak ile ' cep telefonuna' bakarsın..
Bir bakarsın ki kale gibi güvendiğin adam arkandan dünya kadar
iş çevirmiştir..
İçini huzursuzlukla birlikte üzüntü kaplar..
Önce kondurmazsın..
deli gibi seviyorsun çünkü..
'yapmaz benim aşkım' dersin..
kendini suçlarsın hatta..
Aradan zaman geçer..
Birkaç ay sonra
o endişe ve huzursuzluk girmiştir yüreğe artık bir kere,
bu sefer açık bilgisayarda maillerine denk gelirsin
'dur bir bakayım' dersin..
Gördüklerin nefes almanı zorlar..
Deliye dönersin..
Beynini fareler kemirir sanki..
Kalbin yerinden çıkacak gibi olur..
'Bunu bana nasıl yapar' dersin..
'Bu sevgiye karşılık,bunu bana bu aşka nasıl yapar?''
Artık tedirginsindir..
O huzur ve sevginin cirit attığı yürekte
huzursuzluk, tedirginliği ve endişeyi beraberinde getirmiştir.
O seven,rahat kadın gitmiştir,
içte bir yerlerde bişiyler yara almıştır artık
Tahta kurusu gibi yiyip bitiren düşüncelerle başbaşasınızdır artık..
Onu kaybetme endişesi sarar benliğinizi..
Terk edilme/etme ihtimalleri oluşur kafanızda..
sorular çoğalır..'Acaba' lar artar..
Açık ve belirli değildir hiçbirşey kafanızda..
Ama 'Aşkın gözü kör' dür..
Ona aşıksınızdır..herşeye rağmen hala tüm benliğinizle seviyorsunuzdur
ve sevgi için emek gerek,fedakarlık gerek inanıyorsunuzdur
Devam edersiniz..
O kadar çok dünyanız olmuştur ki artık,
kopmak istemezsiniz..mücadele edersiniz..
Bu süreçte herşeye rağmen sizi üzme ihtimali olan sevgilinin her davranışı,
her sözü sadece ve sadece kıskançlık süzgecinden geçirilecektir.
İlişkinizin ilk yıllarındaki minik oyunların, aşka katılan tadın sebebi olan kıskançlık,
sevgiliye düşmanlık duymanıza neden olacaktır artık.
Öfke duymanızla birlikte içinizdeki şiddeti körükleyecektir
Görmezden gelmek hep sonraya ait engel olucaktır..
İçinizdeki endişeleri bastırırsınız..
Başka şeylerle ilgilenir gibi görünmeniz,
ya da odak noktanızı başka şeylere yönlendirmeniz faydasızdır
Bu duygulardan kaçmaya çalıştıkça daha da sizi sarar..
İşin kötüsü delice sevdiğiniz adam tüm bunlara neden olduğu yetmiyormuş gibi
sizin rahatlamanız tüm bunlardan kurtulmanıza zerre kadar yardımcı olmadığı gibi
aksine daha da kıskanç daha da şüphelenmenizi sağlayacak davranış
ve tutumlar içerisinde olur
İçten içe de zevk alıyordur bu durumdan..
İşin daha vahimi tüm çevresine de sizi kıskanc bir kadın olarak
lanse eder..kötüler..
Bunları duydukça ayrılığa değil,
haksızlığa üzülürsün..
Yücelttiğin adamın aslında bireysel,sadece kendini düşünen,
takıntılı,özenti,aşka ve sevgiye uzak katı bir adam olduğunu görür
tamamen kendini suçlar soğursun..
Mantıklı seven kadını bu hale getirip
sonra 'kıskançsın' diyip sıyrılır
sızlanır bir de..
Zerre iplemez seni..bulunduğun durumu..
Tırnağını kıpırdatmadığı gibi
daha da arsızlaşır gün geçtikçe pişkince üstelik
devam eder sizi yıkan davranışlara..
Her endişeniz de her 'dedektiflik' kalkınmanız da
eli boş ta dönmezsiniz üstelik..
Bir kere de tersi olsa da suçluluk hissetsem dersiniz
ama hep haklı çıkartır sizi..
Her seferinde daha beteri ile karşılarsınız
Daha yıkıcı..daha zedeleyici..
Yanlış, yanlış üstüne eklenir…
Üstelik artık öyle bir noktaya gelir ki
denk gelmek istemezsin..
Korkarsın..tekrar yıkılmak
üzülmemek için..
Görmek bilmek istemezsin..
Üç maymunu oynamaya başlarsın..
Aklınıza mukayet olamazsınız..
'Mantık abidesi' kadın gitmiştir
akıl ve mantıktan bir müddet sonra
kişilik ve benlik te tatile çıkar..
Uğruna yapılan fedakarlık ve özveriler artık sizi hapsetmiştir
Artık 'ceptesinizdir'
Üstelik karşı tarafta bunun öyle bir farkındadır ki
kukla gibi oynar sizinle..
Çünkü kadın; onlarca talip içinden sevip-sevileceğini seçer,
gerisini reddeder, erkek; onlarcasının peşinde koşarken onu seçeni kaybeder..
Bu böyledir..
Ona öyle değer verir,öyle yüceltirsiniz ki -aslında gereksiz yere-
adam artık tepededir ve daha fazla şey ister,gerisini merak eder..
Her yutkunmanız her susuşlarınız
daha beter bir can yakmaya altyapı hazırlamaktan başka bişiy değildir çünkü..
Siz sevgiliyi kaybetmeme uğruna değişmeye çalıştıkça
yüreğinizdeki huzursuzluk sizi yerinizde bir dakika bile oturamaz hale getirir.
Üstelik değişmek uğruna yapılan hatalar sevgiliyi kaybetme ihtimalini daha da güçlendirir.
Yüreğiniz tamamen teslim olmuşsunuzdur artık.
Bu noktaya nasıl geldiğinizi hatırlamazsınız bile.
Hangi olay, hangi kişi neden olmuştur bir önemi de yoktur artık.
Biriken üzüntü yıkılmalar
geceler boyu ağlamalar tartışmalardan sonra
öyle bir boyuta gelir ki artık
şiddet yavaş yavaş kendini göstermeye başlar.
Zarar verme dürtüsü sarar..üstelik ikinizi de..
Nefret ve Aşırı sevgi dip dibe durur..
Bu duygudan kurtulmanın tek yolu,
bütün bunlara konu olan sevgiliden kurtulmaktır.
Aslında suç sendedir
Terapiye gittiğim zaman psikolog şöyle dedi birgün:
''Onun bu hareketleri yapması yada sana göre pişmanlık duymaması
özür dilememesi yada devam etmesi değil dert,
senin idrak edebilmen..O böyle..mesele senin ne istediğin?''
Evet haklıydı,
Bu bir tutsaklıktır..
sevgilinin diktiği ama üzerinize tam oturmadığını bildiğiniz halde giymekte ısrar ettiğiniz
aşk giysisini çıkarmanın zamanıdır
Ve bundan kurtulmanın zamanı çoktan gelmiştir..
Ve elbette size uyan,sizi gerçekten sevip değer verecek olan biri
bir yerlerde sizi beklemektedir!...
26 Nisan 2012 Perşembe
Maskeler!...

İnsanlar bu...
Yaşamında hep
güzellikler,mutluluklar ister..
Hayat denen o yokuşu tırmanmaya çalışır
bu yüzden;
ama hiç pes etmeden...
koca dünyada,kalabalıklar içinde bir başınadır..
ve hayat maratonunda sürekli mücadele halinde koşar,çabalar..
Ne kendisiyle, ne hayatla,ne dünyayla
yüzleşebilir..
O çok daha önemli uğraşların içinde!..
Durup düşünmeye vakti bile yok!.
Çok işi var;
bir çift gözü üzerinde yoğunlaştıracak bir yığın imajın şuh yüzleri onu bekliyor.
Her geçen gün farklı,kendisine uzak biri olup
yabancılaşır..
Farkında mısınız?!..
Vestiyerleri var ruhlarımızın,binbir çeşit kostümleri astığımız..
çeşit çeşit,renk,renk,boy boy,karakter,karakter...
Travmalarını gizliyoruz odacıklarında beynimizin..
Düşünün?
Bugün hangi kostümünlesin?!...
Hadi bakın etrafınıza..
Dışarda,arkadaşlarla,ofiste,iş yerinizde v.s.
Etrafınızdakilerle amaçlarınız aslında aynı değilmiş gibi birbirinize rol yapıp
tüm gün sahte gülücükler attığınız,
samimiyetten uzak muhabbetler ettiğiniz bir… deyim yerindeyse bir sahnede
değil misiniz?!..
Ne denli samimi davranabiliyorsunuz birbirinize?
Ne kadar dürüst içten yada?
Hem de hepinizin suratında işyeri için yaptırdığınız özel tasarım maskeleriniz varken?
Bu maskeler işyeri,arkadaş veya yakın çevre için değişiyorken?!
Söylesenize;
Ne kadar “kendiniz olabiliyorsunuz” ki o ortamlarda?
Babamın bir duası vardır:
“Allah iyi insanlarla karşılaşmayı nasip etsin. Kötü insanları hayatımızdan uzak tutsun,” diye.
Yaşadığımız ortamı geçirdiğimiz yaşanmışlıkları düşününce
bu dua bana oldukça iyi niyetli,
ama bir o kadar da gerçekleşmesi zor bir dua gibi geliyor.
En azından ben ve benim gibiler için.
Kocaman plazaların küçücük, akvaryum misali cam ofislerine
sıkıştırılmış çalışanlarının daha fazla maaş, daha iyi bir konum,
sağlam bir terfi için göze göz, dişe diş mücadele ettiği bir yerde
kötü niyetli kişilerin olmaması ya da sizin onlarla karşılaşmamanız mümkün mü?
Gittikçe zorlaşan hayat şartlarıyla birlikte bir başkasının ayağını kaydırma üstüne basıp
geçme yarışında olmayan kişilere rastlamanız ya da?!..
Arkasından konuşup icap ettiğinde kuyusunu kazmaktan bile çekinmeyen insanların,
“profesyonellik” kılıfı altında birbirlerinin yüzüne gülebildiği,
ikiyüzlü insanları barındıran bu ortam… Sizi tatmin edebiliyor mu?
Özel hayatınızda görüşmeyi asla tercih etmeyeceğiniz insanlarla
tüm gün dirsek temasında çalışmak ne kadar huzur sağlayabiliyor size?
Yorulmaz mısınız hiç?,
yada tökezlemez, bıkmaz mı insan hiç bu durumdan?!..
Tüm bunların farkında ''sürekli güçlü, kendi ayakları üzerinde duran ,kuvvetli kadın''ı
oynayan biri olarak ben bazen 'Pes!' diyebilcek durumlarla karşılaşıyorum
özellikle son zamanlarda..
Ne kadar çok ikiyüz yüzlü (?) insan var mış demekten alıkoyamıyorum kendimi
Soruyorum:
Değiyor mu acaba onca şuh fitne imaja,çabaya?!..
Ne malum mutlu olacağın maratonun sonunda?
Ya 'beklediğin olmazsa?''
''olur da tatmin etmezse?''
''Bunun için mi uğraştım'' demeyeceğin ne malum
Ya dolu dolu hayal kırıklığı varsa yolun sonunda..
Ne için uğraşıyorsunuz?
Asıl soru bu : Ne için bunca virgül kadar eğilim?
Bu mudur hayattan gerçek beklentiniz?
....
Akşam eve döndüğünüzde tüm mutsuzluklarınızı,
kaygılarınızı paylaşabildiğiniz candan biri var mı hayatınızda?
Yanında maske takmak zorunda kalmadığınız,
tersine tüm maskelerinizden arındığınız…
Sizi siz olduğunuz için seven… Olduğunuz gibi kabul eden.
Artılarınız kadar eksilerinizi de kabullenen…
....
İşte o kadar!..
24 Nisan 2012 Salı
hayaller ve fobiler @ evlilik aşkı öldürür (?!)
Etrafımda gördüğüm birçok erkeğin fobisi olan evlilik,
aslında hemen hemen tüm kadınların hayalidir..
Bayanların hayallerini süsleyen evlilik düşüncesi,
erkekler için istemsiz bir ürperti sebebidir..
Daha sabit ve farklı bir bakış açısına sahip olan erkekler,
bir ego savaşına girerler ve liderliklerini kaybetme korkusuna kapılırlar..
Arkadaş toplantılarında,kendi aralarında geyik muhabbettir
Bu durumu kendi sohbetlerinde arkadaş çevrelerinde gülünç bir duruma
getirdiklerinden dolayı maskara olma endişesi yaşarlar.
Hele de daha önce çocukluğunda mutsuz bir ailenin çocuğu ise
ve kavganın bol olduğu bir evde büyüdüyse
bir erkek için evlilik kelimesi oldukça korkunçtur.
Kadınlarda bu durum tam tersidir
Bir kadın yaşamış olduğu mutsuzluklardan dolayı ders alır
ve ''ben böyle olmayacağım ''cümlesiyle kendini bir kez daha güçlendirir.
Erkek için zaten her olumsuz olay geri adım atmasına bir sebeptir.
Böyle bir durumla karşılaşan erkeğin düşüncelerini değiştirmek hiçte kolay değildir.
Asıl gerçek bir diğer sıkıntı ise özgürlüklerinin ellerinden alınacağı düşüncesi…
Her erkek için değişmeyen tek özellik özgürlüklere düşkün olmasıdır.
Bir erkek ilişkisinde ne kadar kısıtlanırsa o kadar çabuk kaybedilir.
İlişki sürecinde bile ipler kendi ellerinde olmasını isterken,
evlilik boyutuna geçiş yapmak olumsuz düşünceleri ard arda getirir.
Eve geç kalmak, sorumluluk sahibi olmak,
eğlence hayatından mahrum kalacağını sanmak
kendilerini kısıtlanmış görmek onların evliliğe olan bakış açılarını
fobi olarak sabitliyor
Bir bayan aşık olmuşsa eğer,aşık olduğu adamla evlilik
hemen hayallerinde yer alır
Aşık olduğu adamla içten evlilik planları yapmaya başlar
ve durum ne olursa olsun asla bundan korkmaz.
Hatta evliliğe uyum sağlayamayacak biriyle bile,
yaşamış olduğu ilişkiyi evlilikle kurtaracağına inanır.
Erkeklerde ise kızlar için genelleme aynıdır.
''Evlenilecek kız varda biz mi evlenmiyoruz'' bahanelerini duymuş olmalısınız.
Birliktelik yaşamış oldukları kızları öyle kolay kolay evlilik ile bütünleştirmezler.
Erkeklerin düz mantıkları aslında burada da rengini gösterir..
Her konuda arkalarını toplayan annelerine verirler bu görevi.
Zannederler ki böylelikle o yük üzerlerinden kalkacak…
Aşık olan erkeğin düşünceleri ise daha başka çalışır bu yönde.
Ona bakabilir miyim,ilişkimizi evlilikle zedeler miyim,
iyi bir eş, iyi bir baba olabilir miyim olarak korkular su yüzüne çıkar burada da.
Çünkü onların kafası da evlilik aşkı öldürür düşüncesiyle kaplıdır.
Gerçekten evliliğin aşkı öldürdüğünü düşünürler.
Yıllarca süren hatta aynı evi paylaşan ilişkilerde bile
erkeklerin bu ön yargısı değişmez.
Bir erkeğin evlilik hayalleri arasında yer almamak kadınların suçu değil,
erkeklerin yaşanmışlıklarından dolayıdır!!!..

aslında hemen hemen tüm kadınların hayalidir..
Bayanların hayallerini süsleyen evlilik düşüncesi,
erkekler için istemsiz bir ürperti sebebidir..
Daha sabit ve farklı bir bakış açısına sahip olan erkekler,
bir ego savaşına girerler ve liderliklerini kaybetme korkusuna kapılırlar..
Arkadaş toplantılarında,kendi aralarında geyik muhabbettir
Bu durumu kendi sohbetlerinde arkadaş çevrelerinde gülünç bir duruma
getirdiklerinden dolayı maskara olma endişesi yaşarlar.
Hele de daha önce çocukluğunda mutsuz bir ailenin çocuğu ise
ve kavganın bol olduğu bir evde büyüdüyse
bir erkek için evlilik kelimesi oldukça korkunçtur.
Kadınlarda bu durum tam tersidir
Bir kadın yaşamış olduğu mutsuzluklardan dolayı ders alır
ve ''ben böyle olmayacağım ''cümlesiyle kendini bir kez daha güçlendirir.
Erkek için zaten her olumsuz olay geri adım atmasına bir sebeptir.
Böyle bir durumla karşılaşan erkeğin düşüncelerini değiştirmek hiçte kolay değildir.
Asıl gerçek bir diğer sıkıntı ise özgürlüklerinin ellerinden alınacağı düşüncesi…
Her erkek için değişmeyen tek özellik özgürlüklere düşkün olmasıdır.
Bir erkek ilişkisinde ne kadar kısıtlanırsa o kadar çabuk kaybedilir.
İlişki sürecinde bile ipler kendi ellerinde olmasını isterken,
evlilik boyutuna geçiş yapmak olumsuz düşünceleri ard arda getirir.
Eve geç kalmak, sorumluluk sahibi olmak,
eğlence hayatından mahrum kalacağını sanmak
kendilerini kısıtlanmış görmek onların evliliğe olan bakış açılarını
fobi olarak sabitliyor
Bir bayan aşık olmuşsa eğer,aşık olduğu adamla evlilik
hemen hayallerinde yer alır
Aşık olduğu adamla içten evlilik planları yapmaya başlar
ve durum ne olursa olsun asla bundan korkmaz.
Hatta evliliğe uyum sağlayamayacak biriyle bile,
yaşamış olduğu ilişkiyi evlilikle kurtaracağına inanır.
Erkeklerde ise kızlar için genelleme aynıdır.
''Evlenilecek kız varda biz mi evlenmiyoruz'' bahanelerini duymuş olmalısınız.
Birliktelik yaşamış oldukları kızları öyle kolay kolay evlilik ile bütünleştirmezler.
Erkeklerin düz mantıkları aslında burada da rengini gösterir..
Her konuda arkalarını toplayan annelerine verirler bu görevi.
Zannederler ki böylelikle o yük üzerlerinden kalkacak…
Aşık olan erkeğin düşünceleri ise daha başka çalışır bu yönde.
Ona bakabilir miyim,ilişkimizi evlilikle zedeler miyim,
iyi bir eş, iyi bir baba olabilir miyim olarak korkular su yüzüne çıkar burada da.
Çünkü onların kafası da evlilik aşkı öldürür düşüncesiyle kaplıdır.
Gerçekten evliliğin aşkı öldürdüğünü düşünürler.
Yıllarca süren hatta aynı evi paylaşan ilişkilerde bile
erkeklerin bu ön yargısı değişmez.
Bir erkeğin evlilik hayalleri arasında yer almamak kadınların suçu değil,
erkeklerin yaşanmışlıklarından dolayıdır!!!..

20 Nisan 2012 Cuma
if you know what i mean
damdam damdam dadadadadamdam
dıdırıdııııt
dıdıdıdı dıddırıdıııdıııdıııdıdırırıdıdıdıııııt
dıdıdıııııı
dıddırıdıııııt
dıdıdıııııı
dıddırıdıııııt
dıdıdıdıdı dıııııııııııııııııııııt
dıdırıdııııt
dıdıdıdı dıddırıdıııdıııdıııdıdırırıdıdıdıııııt
dıdıdıııııı
dıddırıdıııııt
dıdıdıııııı
dıddırıdıııııt
dıdıdıdıdı dıııııııııııııııııııııt
Olmuyorsa zorlamayacaksın!..

Olsun istersin…
Hatta olsun diye
yapılması gerekenden daha da fazla üstelersin.
Aşktır ; değer verirsin, ödün verirsin, sevgiden de öte saygı gösterirsin, olmayacak kaç şey varsa bir araya bile getirirsin…
Bakarsın, ne anlattığını anlayabilmiş (?) ne de çözüm için bi’şeyler yapma gayretinde.
...İştir; sabahlarsın, “olsun” diye ailenden çaldığın zamanı oraya verirsin…
Dosttur; hayatta kimseyi dinlemediğin kadar dinler, kendine ayırmadığın onca şeyi “O’na” ayırmaya çalışırsın…
Sonra olayın içinden kendini çıkartır şöyle karşıdan yaptıklarına bir bakarsın… Bakarsın ki her şey başladığın gibi!
Olmuyorsa, olmuyordur!
Gönlün rahat mı?
Elinden geleni yaptın mı?
Cidden olmuyorsa zorlamayacaksın…
CAN YÜCEL
Üstad ' a Saygıyla!..
19 Nisan 2012 Perşembe
karalamaca @ seminer
zaman durdu..
geçmiyor..
heyecan yok..
biraz tedirginim sadece
çok hızlı konuşmamam konusunda telkinler içimde bağırıyor..
-(Sevgili Yana aklımda püf noktalar :)-
öyle süslü püslü bir ortam
büyük prodüksiyonlar yok..
ama zaman akmıyor..
herkes içerde..
toplantı salonu dolu..
kadın girişimciler..
odalar,borsalar,dernekler,ticaret odasından birçok katılımcı..
konuşmacılar hazır
içlerindeki en genç girişimci olarak
konuşma yapacağım :P
kıyafetim,
makyajım,
saçım,
duruşum,
ellerim mimiklerim vücut dilim derken
evet evet hazırım..:)
tek sorun yeni iyileşmekte olan ayağım..:(
(sakatlığımdan dolayı topuklu ayakkabı biraz zorladı)
......
-hızlı konuşma gülşen-
-hızlı konuşma gülşen-
......
Normal günlük hayatında çok hızlı konuşan ben,
-dk 250 kelime basabilme yetisi-
yavaş konuşmaya programlıyorum kendimi
''hızlı konuşan insanlar zeki insanlardır,
hızlı ve birçok şeyi aynı anda düşünürler vs ondan ''denir ama
eğitmenlikte bu olmaması gereken bişiydir
eğer bir sunum yada konuşma yapacaksanız
herkes tarafından anlaşılır net ve yavaş konuşmanız gerekir
vücut dili,öğretim teknikleri yaklaşımlar
gördüğümüz dersler aklıma geldi sürekli..
dolayısıyla konuşmamı yavaşlatmayı
telkinleyerek geçirdim son yarım saatimi..:P
bir de katılımcılarla göz kontağı kurmayı telkinleyerek..
dershanede öğretmenlik yaptığım dönemi saymazsak
uzun zamandır ilk defa topluluk önünde konuşma yapacağım..
Rahatım..
heyecen yok yapım itibariyle
ama uzun zaman oldugu için
ve önem verdiğim için biraz tedirginlik var üzerimde..
akşamdan aldığım benim hikayemi iş alanımı anlatan notları
sade bir metin halinde hazırlayıp
gayet doğal konuşmayı sürdürmeyi düşünüyorum..
Adım anıldı..
Kürsüye davet..
ve sahnedeyim..
.......
.......
çok doğal ve beklediğimden daha güzel geçen bir konuşma oldu
çok güzel tepkiler aldım..
soru-cevap kısmında gayet ilginç benim hakkımda
ve organizasyon sektörü hakkında
sorular geldi..hepsini açıklıkla tatmin edici cevapladım
ve ticaret odasından farklı kurum kuruluşlardan kişilerle tanıştım,
kartvizitimi isteyen,bağlantı kurmak isteyen ve bilgi almak isteyenler oldu
ayaküstü konuştuk ve kartımı verdim
tanışmaların çok faydalı olacağını düşünüyorum
Çok onore oldum..
çıktım dışarı sonra
işler var bekleyen
hava nemli,biraz da güneşli..
boğazımı yakan bir tadı var..
gülümsüyorum..
gözlerim hala perdeli..
beklediğim günler bugün içindi
hayat artık
zamanın akışından ibaret..
başarım
başkalarının diline pelesenk olmuş
onlardan onlar memnunlar
benim için bir anlamı yok..
yol uzun..
ben yürüyorum bir şekilde..
...
...
geçmiyor..
heyecan yok..
biraz tedirginim sadece
çok hızlı konuşmamam konusunda telkinler içimde bağırıyor..
-(Sevgili Yana aklımda püf noktalar :)-
öyle süslü püslü bir ortam
büyük prodüksiyonlar yok..
ama zaman akmıyor..
herkes içerde..
toplantı salonu dolu..
kadın girişimciler..
odalar,borsalar,dernekler,ticaret odasından birçok katılımcı..
konuşmacılar hazır
içlerindeki en genç girişimci olarak
konuşma yapacağım :P
kıyafetim,
makyajım,
saçım,
duruşum,
ellerim mimiklerim vücut dilim derken
evet evet hazırım..:)
tek sorun yeni iyileşmekte olan ayağım..:(
(sakatlığımdan dolayı topuklu ayakkabı biraz zorladı)
......
-hızlı konuşma gülşen-
-hızlı konuşma gülşen-
......
Normal günlük hayatında çok hızlı konuşan ben,
-dk 250 kelime basabilme yetisi-
yavaş konuşmaya programlıyorum kendimi
''hızlı konuşan insanlar zeki insanlardır,
hızlı ve birçok şeyi aynı anda düşünürler vs ondan ''denir ama
eğitmenlikte bu olmaması gereken bişiydir
eğer bir sunum yada konuşma yapacaksanız
herkes tarafından anlaşılır net ve yavaş konuşmanız gerekir
vücut dili,öğretim teknikleri yaklaşımlar
gördüğümüz dersler aklıma geldi sürekli..
dolayısıyla konuşmamı yavaşlatmayı
telkinleyerek geçirdim son yarım saatimi..:P
bir de katılımcılarla göz kontağı kurmayı telkinleyerek..
dershanede öğretmenlik yaptığım dönemi saymazsak
uzun zamandır ilk defa topluluk önünde konuşma yapacağım..
Rahatım..
heyecen yok yapım itibariyle
ama uzun zaman oldugu için
ve önem verdiğim için biraz tedirginlik var üzerimde..
akşamdan aldığım benim hikayemi iş alanımı anlatan notları
sade bir metin halinde hazırlayıp
gayet doğal konuşmayı sürdürmeyi düşünüyorum..
Adım anıldı..
Kürsüye davet..
ve sahnedeyim..
.......
.......
çok doğal ve beklediğimden daha güzel geçen bir konuşma oldu
çok güzel tepkiler aldım..
soru-cevap kısmında gayet ilginç benim hakkımda
ve organizasyon sektörü hakkında
sorular geldi..hepsini açıklıkla tatmin edici cevapladım
ve ticaret odasından farklı kurum kuruluşlardan kişilerle tanıştım,
kartvizitimi isteyen,bağlantı kurmak isteyen ve bilgi almak isteyenler oldu
ayaküstü konuştuk ve kartımı verdim
tanışmaların çok faydalı olacağını düşünüyorum
Çok onore oldum..
çıktım dışarı sonra
işler var bekleyen
hava nemli,biraz da güneşli..
boğazımı yakan bir tadı var..
gülümsüyorum..
gözlerim hala perdeli..
beklediğim günler bugün içindi
hayat artık
zamanın akışından ibaret..
başarım
başkalarının diline pelesenk olmuş
onlardan onlar memnunlar
benim için bir anlamı yok..
yol uzun..
ben yürüyorum bir şekilde..
...
...
14 Nisan 2012 Cumartesi
iş..güç..koşturmaca -3- @kör talih!..
Sevgili Merkür
sonunda geri hareketin bu hafta bitti kurtuluorz senden elveda !...:))
geri gitmekten pes etmeyeceksin sandım bi ara..ee yeter artıkım:)))
ama giderken son etkini bırakarak gittin..
Dün akşam 15 nisan da olacak bir davet için gemimizin hazırlıklarıyla
uğraştık..gün boyu yorucu geçti ama
artık çok keyifli bir yorgunluk halini almaya başladı..
Çok güzel,eğlenceli,mutlu bir akşam sonrası
ilk defa erken eve dönmek isterken
sanırım koşturma ve yorgunluğun sonucu
çıkışta eşiğin boşluğuna dikine bir şekilde
sağ ayak bileği takıldı ve dikine burkulmayla birlikte
Sağ kemiğin ordaki yumuşak doku ve ayağımın üst kemik kısmı morardı
ve bir anda şişti..bilektede inanılmaz ağrı vardı..
Hemen arkadaşların da yardımı ile buz torbası koydum
ve doktora gittim..
Rontgen çekildi ve doktor Yumuşak Doku Travması teşhisi koydu.
Dizin hemen altından parmak uçlarına kadar yarım atel alçıya alındı
ve üzeri bandajlandı..
Ağrı kesici iğne sayesinde acı biraz dindi
Neyse ki; kırık,çıkık,çatlak yok enazından..
Alt kısıma korumak amacıyla yarım atel alçı takıldı
ama üst kısımda sadece bandaj var.
Doktor tam alçıya gerek olmadığını söyledi.
verilen jel sürülecek,buz tatbik edilecek..
Beni tanıyanlar bilir, artık portatif olan ayak bileğim için
klasik bir hale büründü bu :(
ve artık aksiliği aştı bu olay..
ortalama bir futbulcudan daha fazla sakatlandığım kesin :P
haftalık saçma diziler gibi her hafta başına bişiy gelir ya karakterlerin,
aynen öle :)
artık nazar mı, kem göz mü,nefs mi bilemem ama
bir kurşun döktürmem şart oldu:P
İşin kötüsü gemiyi pazar günü önemli bir davete hazırlıyorduk
ve ben ayağımı böyle bir güne hazırlanırken sakatladım..
Şükür ki, iyi dostlar biriktirmişiz..
Supervizor olarak eventlerde çalışan
ve en zor işlerde imdadıma koşan arkadaşlar
sayesinde gözüm arkada değil!..
İşler onlara emanet :P
Artık ne diyelim,
Tanrım beterinden korusun !..
P.S : elemtere fiş, kem gözlere şiş :)
Hadi bakalım :)

sonunda geri hareketin bu hafta bitti kurtuluorz senden elveda !...:))
geri gitmekten pes etmeyeceksin sandım bi ara..ee yeter artıkım:)))
ama giderken son etkini bırakarak gittin..
Dün akşam 15 nisan da olacak bir davet için gemimizin hazırlıklarıyla
uğraştık..gün boyu yorucu geçti ama
artık çok keyifli bir yorgunluk halini almaya başladı..
Çok güzel,eğlenceli,mutlu bir akşam sonrası
ilk defa erken eve dönmek isterken
sanırım koşturma ve yorgunluğun sonucu
çıkışta eşiğin boşluğuna dikine bir şekilde
sağ ayak bileği takıldı ve dikine burkulmayla birlikte
Sağ kemiğin ordaki yumuşak doku ve ayağımın üst kemik kısmı morardı
ve bir anda şişti..bilektede inanılmaz ağrı vardı..
Hemen arkadaşların da yardımı ile buz torbası koydum
ve doktora gittim..
Rontgen çekildi ve doktor Yumuşak Doku Travması teşhisi koydu.
Dizin hemen altından parmak uçlarına kadar yarım atel alçıya alındı
ve üzeri bandajlandı..
Ağrı kesici iğne sayesinde acı biraz dindi
Neyse ki; kırık,çıkık,çatlak yok enazından..
Alt kısıma korumak amacıyla yarım atel alçı takıldı
ama üst kısımda sadece bandaj var.
Doktor tam alçıya gerek olmadığını söyledi.
verilen jel sürülecek,buz tatbik edilecek..
Beni tanıyanlar bilir, artık portatif olan ayak bileğim için
klasik bir hale büründü bu :(
ve artık aksiliği aştı bu olay..
ortalama bir futbulcudan daha fazla sakatlandığım kesin :P
haftalık saçma diziler gibi her hafta başına bişiy gelir ya karakterlerin,
aynen öle :)
artık nazar mı, kem göz mü,nefs mi bilemem ama
bir kurşun döktürmem şart oldu:P
İşin kötüsü gemiyi pazar günü önemli bir davete hazırlıyorduk
ve ben ayağımı böyle bir güne hazırlanırken sakatladım..
Şükür ki, iyi dostlar biriktirmişiz..
Supervizor olarak eventlerde çalışan
ve en zor işlerde imdadıma koşan arkadaşlar
sayesinde gözüm arkada değil!..
İşler onlara emanet :P
Artık ne diyelim,
Tanrım beterinden korusun !..
P.S : elemtere fiş, kem gözlere şiş :)
Hadi bakalım :)

11 Nisan 2012 Çarşamba
Günün Sözü..
Benim hayatımı yargılamadan önce,
benim ayakkabılarımı giy
ve benim geçtiğim yol...lardan, sokaklardan, dağ ve ovalardan geç.
Hüznü, acıyı ve neşeyi tat.
Benim geçtiğim senelerden geç,
benim takıldığım taşlara takıl.
Yeniden ayağa kalk ve aynı yolu tekrar git, benim gittiğim gibi.
Ancak ondan sonra, beni yargılayabilirsin.
Geçer dediklerimi geçirdim, biter dediklerimi bitirdim.
Nefret ettiklerimi sildim, silkindim yeter dedim.
Geride bıraktıklarım hesap sormaya kalkmasın o yüzden bana.
Farkında olduğum için var oldunuz,
vazgeçtiğim için bugün yoksunuz...
benim ayakkabılarımı giy
ve benim geçtiğim yol...lardan, sokaklardan, dağ ve ovalardan geç.
Hüznü, acıyı ve neşeyi tat.
Benim geçtiğim senelerden geç,
benim takıldığım taşlara takıl.
Yeniden ayağa kalk ve aynı yolu tekrar git, benim gittiğim gibi.
Ancak ondan sonra, beni yargılayabilirsin.
Geçer dediklerimi geçirdim, biter dediklerimi bitirdim.
Nefret ettiklerimi sildim, silkindim yeter dedim.
Geride bıraktıklarım hesap sormaya kalkmasın o yüzden bana.
Farkında olduğum için var oldunuz,
vazgeçtiğim için bugün yoksunuz...
iş..güç..koşturmaca -2-
Yoğun bir günün sonunda anca kendime gelebildim..
Dün akşam itibariyle herşey tam tekmil hazırdı..
Öğleden sonra dört gibi artık hazırlıklar son bulmuştu
Açıkçası hala heyecanlıydım..
Her ne kadar bu işte yıllarca çalışmış olsanız da
yıllardır istediğiniz iş bu olsa da,
her davette sanırım gitgide bilenip güçleniyorum
ve tecrübe deceğim çok şey var..
Herşey tam vaktinde olduktan ve
herkes sorumluluğunu bildikten sonra
rahatlıyorsunuz..
O heyecan biraz yokoldu daha sonra oyüzden..
Yerini akşam saatlerinde can sıkıcı dialoglar
moral bozan birkaç insanla görüşme alsa da
davet çok güzel geçti ve moralime gölge düşüremedi hiçbirşey.
İstediğim gibi geçmiş olması ile tüm yorgunluğumu unuttum.
Ve tekrar anladim ki senin milyonlarca sıkıntın ya da yoğunluğun olsa da,
bazi insanlar dunyanin kendi etraflarinda döndüğünü düşünüp
biraz empati yerine, kendilerini dev aynasında görmeyi
tercih ediyorlar..
Ardından bugün tüm o malzemelerin toparlanması,
temizlik ve herşeyin kaldırılması durumuyla ilgilendik
Ve ardından 15 nisandaki diğer organizasyonun menüsü
detayları ve hazırlıkları ile ilgili görüştük..
Gün boyu 4-5 yer semt koşturan mekik dokuyan ben için,
osmanbeyde tedarikçilerimin olması iyi bir avantaj enazından..
koştururken çok sevdiğim arkadaşım Yana ile konuştuk..
(sevdiğiniz yakın arkadaşlarınızın ofisinize işinize yakın oturması ayrı bir avantaj tabi buarada :P )
yoğunluk arası nacizane çayında herzamanki enerjisi ve
ışıltısıyla beni mutlandırdı gerçekten..
Hayata dair duruşu olan akıllı,sevecen bir okadar da yalın
ve aslında çok güçlü..
Hayatın birçok yüzünde benimle olmuş yanımda bulunmuş
ve anlamış biri olarak teşekkür ediyorum canım!..
Hayatın birçok noktası hep aynı yerde kesişiyorbir anda sohbet esnasında farkettim/k..
Evet aslında tüm mesele bu: güçlü olmak!..yılmamak
herşeye rağmen güçlü olmak güçlü durmak gerekiyor ki
dün ne kadar aslında zor şartlarda çalışabilme gücüm yüksekmiş onu farkettim!.
Bazen hayat sizi öyle yerlere sürükler ki,çalkantılar,üzüntüler,sevinçler vs.
özel hayatınızda işinizde yada ailenizde yaşadığınız sorunlar nedeniyle
kendinizin farkına varamazsınız..niteliklerinizin..duruşunuzun..
İçinizde biriken tüm o yaşanmışlıklar tecrübeler gün gelip
artı olarak size geri döner ve siz 'iyi ki' dersiniz..
Tüm bu olanlara dönüp bakınca 'iyi ki' diyebiliyorum!..
Çünkü sadece hayatınızda iyi olaylar değil,
aslında üzüntüler ve acılar büyütüyor sizi..
Ben her yıkımda biraz daha bilendim,
her üzüntü ve acıda büyüdüm,
her çalkantıdan sonra biraz daha ben oldum
Bugün bunu görebilmenin bilinciyle rahatlıkla söyleyebilirim ki,
hayatta gerçekten herşeye rağmen tutunacağınız tek şey var : vasfınız
artık dün yok..
üzüntü yok..
arkaya bakmak yok..
beklediğim tüm o günler
şu güne kadar
şu gün için
önümde..
hayatın akışında herşey
yorgunum..
umutluyum..
ama yürüyorum bir şekilde..
♥
Dün akşam itibariyle herşey tam tekmil hazırdı..
Öğleden sonra dört gibi artık hazırlıklar son bulmuştu
Açıkçası hala heyecanlıydım..
Her ne kadar bu işte yıllarca çalışmış olsanız da
yıllardır istediğiniz iş bu olsa da,
her davette sanırım gitgide bilenip güçleniyorum
ve tecrübe deceğim çok şey var..
Herşey tam vaktinde olduktan ve
herkes sorumluluğunu bildikten sonra
rahatlıyorsunuz..
O heyecan biraz yokoldu daha sonra oyüzden..
Yerini akşam saatlerinde can sıkıcı dialoglar
moral bozan birkaç insanla görüşme alsa da
davet çok güzel geçti ve moralime gölge düşüremedi hiçbirşey.
İstediğim gibi geçmiş olması ile tüm yorgunluğumu unuttum.
Ve tekrar anladim ki senin milyonlarca sıkıntın ya da yoğunluğun olsa da,
bazi insanlar dunyanin kendi etraflarinda döndüğünü düşünüp
biraz empati yerine, kendilerini dev aynasında görmeyi
tercih ediyorlar..
Ardından bugün tüm o malzemelerin toparlanması,
temizlik ve herşeyin kaldırılması durumuyla ilgilendik
Ve ardından 15 nisandaki diğer organizasyonun menüsü
detayları ve hazırlıkları ile ilgili görüştük..
Gün boyu 4-5 yer semt koşturan mekik dokuyan ben için,
osmanbeyde tedarikçilerimin olması iyi bir avantaj enazından..
koştururken çok sevdiğim arkadaşım Yana ile konuştuk..
(sevdiğiniz yakın arkadaşlarınızın ofisinize işinize yakın oturması ayrı bir avantaj tabi buarada :P )
yoğunluk arası nacizane çayında herzamanki enerjisi ve
ışıltısıyla beni mutlandırdı gerçekten..
Hayata dair duruşu olan akıllı,sevecen bir okadar da yalın
ve aslında çok güçlü..
Hayatın birçok yüzünde benimle olmuş yanımda bulunmuş
ve anlamış biri olarak teşekkür ediyorum canım!..
Hayatın birçok noktası hep aynı yerde kesişiyorbir anda sohbet esnasında farkettim/k..
Evet aslında tüm mesele bu: güçlü olmak!..yılmamak
herşeye rağmen güçlü olmak güçlü durmak gerekiyor ki
dün ne kadar aslında zor şartlarda çalışabilme gücüm yüksekmiş onu farkettim!.
Bazen hayat sizi öyle yerlere sürükler ki,çalkantılar,üzüntüler,sevinçler vs.
özel hayatınızda işinizde yada ailenizde yaşadığınız sorunlar nedeniyle
kendinizin farkına varamazsınız..niteliklerinizin..duruşunuzun..
İçinizde biriken tüm o yaşanmışlıklar tecrübeler gün gelip
artı olarak size geri döner ve siz 'iyi ki' dersiniz..
Tüm bu olanlara dönüp bakınca 'iyi ki' diyebiliyorum!..
Çünkü sadece hayatınızda iyi olaylar değil,
aslında üzüntüler ve acılar büyütüyor sizi..
Ben her yıkımda biraz daha bilendim,
her üzüntü ve acıda büyüdüm,
her çalkantıdan sonra biraz daha ben oldum
Bugün bunu görebilmenin bilinciyle rahatlıkla söyleyebilirim ki,
hayatta gerçekten herşeye rağmen tutunacağınız tek şey var : vasfınız
artık dün yok..
üzüntü yok..
arkaya bakmak yok..
beklediğim tüm o günler
şu güne kadar
şu gün için
önümde..
hayatın akışında herşey
yorgunum..
umutluyum..
ama yürüyorum bir şekilde..
♥
9 Nisan 2012 Pazartesi
karalamaca...
deli gibi sarılmak istediğin kişinin gün gelip yüzüne tükürmeyi istemek
hayatın; heey acıyor mu? deme şeklidir.
hayatın; heey acıyor mu? deme şeklidir.
İhanet üzengisi..
''Erkekler basit kızlarla sevişmeyi düşünür,
ama evlenmeyi düşünmez... '',
''Erkekler çok kişiyle beraber olmamış,
çocuklarımın annesi olabilir dediği kadınlarla ise evlenir''
gibi saçma sözlere bakmayın siz!..
Koca bir yalandır bu!..
Kadınlarla ilgili ötekileştiren ayrımlaştıran kavramlar üretmelerinin
yanı sıra zaten doğru da değildir!..
Onlara göre hafif meşrep,kolay kadınla eğlenilir,sevişilir,yatağa gidilir..
Bazı kadınlarla hayat birleştirilir..
Onlarla ciddi ilişkiler kurulur,
romantik sevgili olunur, günü geldiğinde de evlenilir..
Anne gibi kadın tabirleri vardır..
ama zamanla kadınlığını kaybettirip
anaç olan kadını aldatmaya eğilimleri de..
Bir kere 'anne' gibi kadın olmaz..
Bir çocuk için annesi sadece anesidir çünkü..
Ona hayatını adayan,büyüten..
Kadın gerçeğiyle hiçbir ilgisi olmayan,
tamamen erkek beyninin kendi korkularına karşı yarattığı
savunma mekanizması zırvalamarıdır bunlar..
“Kadının hafif meşrep olanı...”
“Yok kadının az ve öz ilişkiye gireni...”
“Yok çocuklarımın annesi olacak olanı...”
Kadını tanımayan erkekler bilmez ki,
her kadının derinliklerinde herşeyi yapabilecek bir dişi cazibe,
ama aynı zamanda çocuklarına vakfedilecek bir kutsal annelik bulunur...
anne de bir kadındır çünkü...
Sevgileri, beğenileri ve cinsel arzuları olan bir kadın...
Gerçekte her kadının içinde her ikisi de vardır...
Ama erkeğin beyni, korkularından dolayı bunu algılayamadığı için,
yalan yanlış savunma mekanizmaları kurar..
Ve kendi kendileriyle çelişirler..
Kadınları, “hafif meşrep” ve “çocuklarımın annesi olacak” diye ayırdıklarına bakmayın
bazen en derin sevgiye, en derin bağlılığa rağmen sadık kalamaz,sevginize ihanet ederler..
Çok severken yürekten,o ufak çapkınlıklar derdindedir.
Siz bir lafıyla koşarken, aklınız yüreğiniz ondayken
o bir yığın şuh imajın maskelendiği suratlar peşindedir
Öyle pahalı hediyeler,mücevherler,özel mekanlar vs. filan da istemezsin
Onunla olduğun her yer özeldir senin için..
sadece sevsin istersin seni..
senin gibi tüm ruhuyla sevsin..
Ama olmaz..bazen özveri ve sevgin bile yetmez!..
Aşk gerçekten karşılıklı özveri ve sevgiyle bütünleşince aşk olmakta
Hayalinizdeki ruhları insanlara giydirip,sonra giydirdiğiniz o ruhlara
aşık olmayın..shakespeare'ın anlamlı sözü aklıma geldi..
Sizi sevebilcek ama gerçekten sevebilcek insanlar bulabilmek mesele!
Oyüzden mangalda kül bırakmayan,sevgililerine 'seviyorum,ölüyorum' diyen
içi boş süslü kelimeler söyleyenlere inanmayın..
sevgilisine nağmeler yapan erkeğin
benliğinde aldatma dürtüsü her zaman vardır
ve bakmayın bayanları böyle kategorize etmelerine
tüm sevginize bağlılığınıza rağmen aslında kolayı, ucuzu severler.
İnsanoğlu bu!..
Kadın aşkın ötesinde
“gururu yaralanmasın” diye erkek aldatmalarına karşı
sürekli tetikte bir panter edasındadır...
erkekte 'ah beni kıskanıyor, beni merak ediyor' diye
sevinçli ve bir okadar takmaz bir ruh halinde..
Oysa deli divane olma yada aşk la bağlantılı değildir
Güven yatar altta sadece..güven..
Ve aslında erkek aşık olacağı kadını yaratır
Hafif meşreplik de kutsal annelik de kadının doğasındadır...
Sevilir ve çok özel olduğu hissetirilirse, romantik bir sevgili
ya da çocuklarınızın annesi olur...
Hissetirilmezse, hafif meşrepliğin dik alası...
Hangisi olacağı yalnızca erkeğin elindedir malesef!..

ama evlenmeyi düşünmez... '',
''Erkekler çok kişiyle beraber olmamış,
çocuklarımın annesi olabilir dediği kadınlarla ise evlenir''
gibi saçma sözlere bakmayın siz!..
Koca bir yalandır bu!..
Kadınlarla ilgili ötekileştiren ayrımlaştıran kavramlar üretmelerinin
yanı sıra zaten doğru da değildir!..
Onlara göre hafif meşrep,kolay kadınla eğlenilir,sevişilir,yatağa gidilir..
Bazı kadınlarla hayat birleştirilir..
Onlarla ciddi ilişkiler kurulur,
romantik sevgili olunur, günü geldiğinde de evlenilir..
Anne gibi kadın tabirleri vardır..
ama zamanla kadınlığını kaybettirip
anaç olan kadını aldatmaya eğilimleri de..
Bir kere 'anne' gibi kadın olmaz..
Bir çocuk için annesi sadece anesidir çünkü..
Ona hayatını adayan,büyüten..
Kadın gerçeğiyle hiçbir ilgisi olmayan,
tamamen erkek beyninin kendi korkularına karşı yarattığı
savunma mekanizması zırvalamarıdır bunlar..
“Kadının hafif meşrep olanı...”
“Yok kadının az ve öz ilişkiye gireni...”
“Yok çocuklarımın annesi olacak olanı...”
Kadını tanımayan erkekler bilmez ki,
her kadının derinliklerinde herşeyi yapabilecek bir dişi cazibe,
ama aynı zamanda çocuklarına vakfedilecek bir kutsal annelik bulunur...
anne de bir kadındır çünkü...
Sevgileri, beğenileri ve cinsel arzuları olan bir kadın...
Gerçekte her kadının içinde her ikisi de vardır...
Ama erkeğin beyni, korkularından dolayı bunu algılayamadığı için,
yalan yanlış savunma mekanizmaları kurar..
Ve kendi kendileriyle çelişirler..
Kadınları, “hafif meşrep” ve “çocuklarımın annesi olacak” diye ayırdıklarına bakmayın
bazen en derin sevgiye, en derin bağlılığa rağmen sadık kalamaz,sevginize ihanet ederler..
Çok severken yürekten,o ufak çapkınlıklar derdindedir.
Siz bir lafıyla koşarken, aklınız yüreğiniz ondayken
o bir yığın şuh imajın maskelendiği suratlar peşindedir
Öyle pahalı hediyeler,mücevherler,özel mekanlar vs. filan da istemezsin
Onunla olduğun her yer özeldir senin için..
sadece sevsin istersin seni..
senin gibi tüm ruhuyla sevsin..
Ama olmaz..bazen özveri ve sevgin bile yetmez!..
Aşk gerçekten karşılıklı özveri ve sevgiyle bütünleşince aşk olmakta
Hayalinizdeki ruhları insanlara giydirip,sonra giydirdiğiniz o ruhlara
aşık olmayın..shakespeare'ın anlamlı sözü aklıma geldi..
Sizi sevebilcek ama gerçekten sevebilcek insanlar bulabilmek mesele!
Oyüzden mangalda kül bırakmayan,sevgililerine 'seviyorum,ölüyorum' diyen
içi boş süslü kelimeler söyleyenlere inanmayın..
sevgilisine nağmeler yapan erkeğin
benliğinde aldatma dürtüsü her zaman vardır
ve bakmayın bayanları böyle kategorize etmelerine
tüm sevginize bağlılığınıza rağmen aslında kolayı, ucuzu severler.
İnsanoğlu bu!..
Kadın aşkın ötesinde
“gururu yaralanmasın” diye erkek aldatmalarına karşı
sürekli tetikte bir panter edasındadır...
erkekte 'ah beni kıskanıyor, beni merak ediyor' diye
sevinçli ve bir okadar takmaz bir ruh halinde..
Oysa deli divane olma yada aşk la bağlantılı değildir
Güven yatar altta sadece..güven..
Ve aslında erkek aşık olacağı kadını yaratır
Hafif meşreplik de kutsal annelik de kadının doğasındadır...
Sevilir ve çok özel olduğu hissetirilirse, romantik bir sevgili
ya da çocuklarınızın annesi olur...
Hissetirilmezse, hafif meşrepliğin dik alası...
Hangisi olacağı yalnızca erkeğin elindedir malesef!..

8 Nisan 2012 Pazar
Aşırı dozda tasavvuf..
Sayılamayan, toplanıp çıkartılamayan, satılamayan ve satın alınamayan ne varsa, işte onlardır hayatın ve insanın mutluluğunun özü !
4 Nisan 2012 Çarşamba
Bam teli..
Sevdiğin kişiyi uyurken hayal ettiğinde bile af edemiyorsan,
o kişi için artık hiç umut yok demektir!..
o kişi için artık hiç umut yok demektir!..
karalamaca...
Bu aralar çok yoğun çalışıyorum
Hem iş yerini yeni açmış olmamdan dolayı bir yandan oturtmaya,
bir yandan da gelen işlerle ilgili koşturmaya başladım
ve gittikçe yoğunlaştığından artık bir gün yetmemeye başladı..
sanırım sevgili arkadaşım Yana'nın tavsiyelerine uyup zaman yönetmekle ilgili
ben de başlamalıyım artık gogle takvim veya ajanda kullanmaya..
Fazla zamanım olmasa da yazıp arada yada öğle yemek aralarında yazacağım..
artık dün yok..
üzüntü yok..
arkaya bakmak yok..
beklediğim tüm o günler
şu güne kadar
şu gün için
önümde..
hayatın akışında herşey
yorgunum..
umutluyum..
ama yürüyorum bir şekilde..
♥
♥ Aşk'ın canı çıkmamış daha!...♥
Günlerden ve gecelerden
aniden girdi Aşk..
Belli ki kalıcı
Ve acı verecek
Ruhumu da yanında götürecek
Hoşgeldin Aşk,
Ne gördümse
Seninle yeniden göreceğim
Aslında yeni birşey yok,
Sadece aşkı ne çok özlemişim diyeceğim
Sonrası haritalarda dolaşacağım
doğduğun yerleri
çam ormanlarında mola
ve sahilde sabahlamalarım,
hiçbirinde sen gelmeyeceksin,
zaten;
aşk aynı düşü ayrı yaşamak değilse
ne kalır ki geriye?
Bir günde,zamanı geldiğinde
ayrılık içimi dolduracak
içimdeki sızı yerini bilmem ki nelere bırakacak;
dar gelecek odalar
saraylara sığmayacak yüreğim
boşlukta sen ve ben
gerisi hikaye olacak
biliyorum filmin sonu
fena bitecek,
Aldırma sen devam et,
Bu gece hesaplar ömrümden
İsmim kalbinde saklı
Seninki de bende
Bu hep böyle sürecek
Bu aşkı kimse bilmeyecek,
sevmekten ürktüğümüz için,
birbirimizi korkak belleyeceğiz
Belli ki sonrası çok kırılıp,kıracağız
işimize gelmeyecek değişmek
üstelik
uzun iş değişmek,
Sonra ne diyeceğiz ötekilere
ne sen de o cesaret ne de bende
Bu gece hesaplar ömrümden
aldırma
Aşk kalacak geride..
3 Nisan 2012 Salı
Günün Sözü..
Siz gözlerinizi onunla açmışken o ucuzluklara göz kırpar..
.......
.......
Bi zamanlar her şeyin olanlar başka tene bulaşmış
kirli sabahlara uyandıklarında artık hiçbir şeyin olurlar..
Ve son söz:
Cehennemi ademoğulları yaratır ve sen bu cehennemin bir köşesindesin..
Unutma aşka ait yare söylenen yalanlar aslında cehenneme aittir!..
THE END!.....
.......
.......
Bi zamanlar her şeyin olanlar başka tene bulaşmış
kirli sabahlara uyandıklarında artık hiçbir şeyin olurlar..
Ve son söz:
Cehennemi ademoğulları yaratır ve sen bu cehennemin bir köşesindesin..
Unutma aşka ait yare söylenen yalanlar aslında cehenneme aittir!..
THE END!.....
karalamaca...
Tekrar anladim ki senin milyonlarca sıkıntın olsa da,
bazi insanlar dunyanin kendi etraflarinda dondugunu dusunup
biraz empati yerine, kendilerini dev aynasında görmeyi
her tepkine yada tavrına anlam yüklemeyi tercih ediyorlar..
bazi insanlar dunyanin kendi etraflarinda dondugunu dusunup
biraz empati yerine, kendilerini dev aynasında görmeyi
her tepkine yada tavrına anlam yüklemeyi tercih ediyorlar..
2 Nisan 2012 Pazartesi
karalamaca...
Şu an çok yorgun ve bir o kadar hafifim
müthiş bir rahatlama duygusu ile birlikte yorgunluk hakim..
iş bitti..
akşam oldu...
şimdi yorgunluğun acısını çıkarma zamanı :)
üzerimdeki tüm birikmiş negatif enerjiyi atmak istiyorummmm.....
hadi bakalım!...
müthiş bir rahatlama duygusu ile birlikte yorgunluk hakim..
iş bitti..
akşam oldu...
şimdi yorgunluğun acısını çıkarma zamanı :)
üzerimdeki tüm birikmiş negatif enerjiyi atmak istiyorummmm.....
hadi bakalım!...
tatlı yorgunluk..
Huzurlu bir gezinti -(devamı)- Beykoz ve Anadolu Kavağı..
Haftasonu gezi tercihiniz nedir bilmiyorum ama
açıkçası rağbet gören AVM ler yada popüler kalabalık yerler yerine
kesinlikle daha yeşil doğayla başbaşa daha sakin yerleri seviyorum
Benim gibi bir Ege aşığı asla istanbulda yaşamak istemez ama
istanbulda yaşamak istesen hangi semt deseler 'beykoz' derdim sanırım..
öğrencilik yıllarımdan beri sevdiğim ender semtlerden biri..
Tipik bir boğaz semti..
konakları köşkleriyle tarihi dokusu da hep ilgimi çekmiştir..
Karadeniz' e açılmadan önce Anadolu yakasının son ilçesi
ve yeşilliği doğasıyla da bu yönden etkileyici..
haftasonu trafik ve kalabalıktan şikayet eden istanbullulara
tabi daha sakin ve huzurlu yer arıyorlarsa tavsiye ederim kesinlikle..
Özellikle Anadolu Kavağı..

Daha önce boğaz turlarında yarım saat durulup
balık ekmek yenen
ayaküstü midye tava balık restaurant ve cafelerin
olduğu yer
artık gezilebilmekte
eskiden askeri bölge diye gezilemiyordu
şirin balıkçı köyü gibi..
doğal bir güzelliği var..
Bir de süper bir manzaraya sahip cenevizlilerden kalma Yoros kalesi var ki
mutlaka fotoğraf makinenizi alın,unutmayın derim
eşsiz güzel bir manzarası var
kaleye çıkmak için yokuş yukarı çıkmanız gerekiyor ama
çıktığınızda kesinlikle değiyor
Buradan görünen Boğaz manzarası ve karadeniz tek kelimeyle muhteşem
Huzuru iliklerinize kadar çekebilirsiniz..
Kesinlikle sanki istanbulda yaşamıyormuş gibi keyif alıp
herşeyden arınmış olarak evinize dönüyorsunuz..
Çok güzel bir gezi yapıp keyifli anlarla evime döndüm
açıkçası rağbet gören AVM ler yada popüler kalabalık yerler yerine
kesinlikle daha yeşil doğayla başbaşa daha sakin yerleri seviyorum
Benim gibi bir Ege aşığı asla istanbulda yaşamak istemez ama
istanbulda yaşamak istesen hangi semt deseler 'beykoz' derdim sanırım..
öğrencilik yıllarımdan beri sevdiğim ender semtlerden biri..
Tipik bir boğaz semti..

Karadeniz' e açılmadan önce Anadolu yakasının son ilçesi
ve yeşilliği doğasıyla da bu yönden etkileyici..
haftasonu trafik ve kalabalıktan şikayet eden istanbullulara
tabi daha sakin ve huzurlu yer arıyorlarsa tavsiye ederim kesinlikle..
Özellikle Anadolu Kavağı..

Daha önce boğaz turlarında yarım saat durulup
balık ekmek yenen
ayaküstü midye tava balık restaurant ve cafelerin
olduğu yer
artık gezilebilmekte
eskiden askeri bölge diye gezilemiyordu
şirin balıkçı köyü gibi..
doğal bir güzelliği var..
Bir de süper bir manzaraya sahip cenevizlilerden kalma Yoros kalesi var ki

eşsiz güzel bir manzarası var
kaleye çıkmak için yokuş yukarı çıkmanız gerekiyor ama
çıktığınızda kesinlikle değiyor
Buradan görünen Boğaz manzarası ve karadeniz tek kelimeyle muhteşem
Huzuru iliklerinize kadar çekebilirsiniz..
Kesinlikle sanki istanbulda yaşamıyormuş gibi keyif alıp
herşeyden arınmış olarak evinize dönüyorsunuz..
Çok güzel bir gezi yapıp keyifli anlarla evime döndüm
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)