23 Temmuz 2012 Pazartesi

Adam gibi adam/ kadın - 2

Hayatınıza biri girer..ama üç ay sürer ama yıllar..


Ne kadar sürerse sürsün, farketmez..


Hayatında en degerli şeyleri, sevgini,duygularını,


bilgini, emeğini paylaşırsın..


Özelindir..


Merak edersin..


Sahiplenirsin..


sıkıntılarını,mutluluğunu,sevincini,üzüntünü


hayatını paylaşırsın..


Hayatının merkezi olur...O'  dur..


Ama gün gelir her güzel mutlu şeyin sonu olduğu gibi,


tatsız günler başlar..


öyle yada böyle bir şekilde ayrılırsınız..


Ama kolay olur vazgeçmek..ama yaralı..


Biter..




İşte ozaman taşıyabilmek önemli..


Ayrılığı taşıyabilmek..


Adam vardır;


sürekli ayrıldığı karısı veya sevgilisi hakkında


uluorta önüne gelenle arkadan konuşan,


olmadık laflar eden, kadının yerini yurdunu koymayan...


yalan yanlış yansıtan..




Adam görmüşsünüzdür:


sürekli olumsuzluklarından dem vuran,


hep mağdur olduğunu anlatan.


Etrafındaki insanlara hazımsızlıkla birlikte


'artık bitti' diyip saygısızlaşan adam,


ona buna,kız yada erkek arkadaşlarına,


öteki kadınlara, bir zamanlar 'kıyamadıgı' ile


ilgili dem vurur..


arkadan en ağır ithamlarda bulunurken,


karşılaştıklarında kadının yüzüne hiçbirşey olmamış gibi bakar..


İnsanın mahremini paylaştığı,


anılar biriktirdiği,


sıkınıtlı anında hemen destek olduğu,


üzülmesin diye koştuğu,


iyi zamanlarında güzel bir gelecek hayal edip birbirlerine vaatte bulunduğu


çok özel durumları yaşamamışlar gibi,


nasıl hoyrat bir tavırdır bu sergilenen!..


nasıl bir ucuzluk ve basitliktir!.


saygısızlıktır!..


Biten bir ilişkinin ardından


sevgilisi yada eşi hakkında yakın çevresine,


etrafına, arkadaşlarına durmaksızın


hoş olmayan, kötü  yada olumsuz şeyler söyleyen kişilerin,


kendisine saygısı olmadığını düşünüyorum.


 'İnsan' olan insan biten bir ilişkinin ardından ne kadar öfkeli olursa olsun,


  karşı tarafı rencide edici şeyler konuşmaz.


  O kişinin bulunmadığı bir ortamda,


  kendini savunacak bir pozisyonu yokken


  arkasından savurmak yakışıyor mu?


Üstelik insanlar tarafından yücelmez, sadece küçülürsün..


O ortamda olan,


dinlemek zorunda kalan kişiler de zaten genellikle,


 anlatan bu adam  ilgili pek de iyi şeyler düşünmemektedirler.


Dinlemek zorunda kaldıkları için konuşanın yerine 'utanç' duydukları olur hatta..


İnsanın içinden; "Bir sus" diyesi gelir.


Çünkü karşı taraf ta 'salak' değildir..objektif bakış açısı gelişmiştir..




Bu duruma düşmüş kişiler -'düşmüş' diyorum


çünkü bu bir düşkünlük hali- aslında ilişkinin içindeyken de


kendisiyle oldukça meşgul olan ve genellikle monolog yapan kişilerdir.


Karşısındaki insana gerçekten değer vermiş,sevmiş


 ve anlamaya çalışan birisinin böyle davranması,


 pek beklendik birşey değildir.


 Aslında şaşırmamak gerek;


birlikteliği nasıl taşıyorsa, ayrılığı da öyle taşıyordur!..




Adam görmüşsünüzdür bir de;


Her ne kadar en kötü zamanlarda en acı deneyimler  yaşasa da


öldürseniz, karısının ya da sevgilisinin arkasından konuşmayan insanları...


Sadece; "O iyi bir insandı, çok desteğini de gördüm ama yapamadık" deyip susanları..


Ayrılsa da yüceltenleri..


Çünkü bilir ki karşı tarafı yücelttikçe, kendi saygınlığı yücelir..


Çünkü bilir ki; bir dönem kıyamadığı,kucağına alıp saçlarını okşayan, koklayan,


aynı tabaktan yemek, aynı bardaktan su içen,


kazancını bölüşen, en düşkün anında bile yanında yürüyen,


acısını acısı gibi hisseden, eşine, dostuna, ailesine;


"Bendendir, benim gibi bilin" diyen insanın iki dakikada satılıverilemeyeceğini,


kadrini, kıymetini ve en önemlisi ahde-vefayı...


Ha bir de konuştukça ucuzlandığını...

Babamın bir sözü vardır; "Asil azmaz, bal kokmaz" diye,

öfkesi bile olsa, kötü şeyler yaşasa da hayatta

karakterini, duruşunu değiştirmeyen,

mantıklı, düzgün, olgun,sevmeyi bilen

adam gibi adam ya da kadın;

-hala kaldıysa-

saygılar benden size!..


















Hiç yorum yok: